Basından,  Sıcak Sıcak

KOMİK ŞİİRLER DEĞERLENDİRMESİ / AHMET GÜNBAŞ / DERGİ YAZISI (MART 2010)

MAVİSEL YENER’DEN KOMİK ŞİİRLER!

Ahmet GÜNBAŞ

Çocuk ve şiir!.. Yan yana ya da üst üste konulduğunda her şeyiyle benzeşmeli. Su gibi yalın, rüzgâr gibi içten…

Çocuklar için kalemini yontanların çoğu kez sınıfta kaldıklarına tanık oluyorum ben. Söylevlerle öğütlerle ıkınıp sıkınarak, deyim yerindeyse kulağını tersinden göstererek yazılan şiirlerde arılık/duruluk şöyle dursun, bildik öğütler, kibirler böbürler yansımakta. Oysa şiiri çocuğun emrine vererek, araya girmeden güzel boşluklar yaratıp yepyeni anlam duraklarına doğru götürmek hünerden sayılmalı.

Demem o ki, onca durağanlık, kokuşmuşluk arasında biri işini çok iyi yapıyor. Mavisel Yener’den söz ediyorum izninizle. O, hem çocuğun ne istediğini biliyor, hem de çocukla şiiri özdeş kılıyor şekerli diliyle. Masal tadını incitmeden düşler kurup hayaller savuran bir dil bu. Komik Şiirler (*) adını verdiği son yapıtındaki Gezenti  şiiri tam bize göre:

“şiirim
dağlarda dolansa   
ırmaklarda aksa
 
uçsuz bucaksız  
ay kentinde  
güneşin evinde  
gönlünce dolaşsa
 
tavan arasındaki delikten  
rüyama aksa…” (s:45)

Görüldüğü gibi şiire engel yok. O tam bir gezenti. Yeri yurdu belli değil. Zaten Yener’in başarısı çocuğun doğasına uygun soyutlamalardan ileri geliyor. Kitap kapağındaki kiraz bacaklı karganın haline bakıldığında içerik kendini hemen ele veriyor. Karganın bildik çirkinliğini, hatta tilkiye peynirini teslim yediren süzme aptallığını unutturan bir zekâ açılımıyla yakalıyor çocuğu. Sonrasında bir şeyler tersine dönüyor, başkalaşıyor. Karga, bizim en sevimli, en zeki kuşumuz oluyor.

Yener’in şiirlerinde çocuğu dünyaya, dolayısıyla yaşamaya bağlayan bir büyü var. Öğretmen not verse de vermese de, şiir ödevi, yaşamın en renkli, en vazgeçilmez uğraşı. (Sahi, insanları ara sıra şiirden sınava çeksek, nasıl olur) Bakınız, hasta yatağında yatan bir çocuğun, ‘sabaha çıkmak’  deyimine denk gelen tanımsız iyimserliğine:

“her gün soruyor   
‘yalnız mısın odada?’
 
değilim hemşire abla  
sabah var yanımda” (Sabah, s:39)

Şiirin dünyası, -diliyle/duyarlıyla- tümüyle çocuğa özgü. Araştıran, soruşturan, katışıksız çocuk halleri yaşama ne denli dalgaya sarsa da çıkarsamaların vardığı keşiflerden muzip doyumlar ve bilgilenmeler yansıyor. Sözgelimi ‘sepetleme’ ve ‘şeytan tüyü’ nün anlamlarını hınzırca sorgulayan dizelerde, çocuğa birkaç arpa boyu yol aldırabiliyoruz. Çocuk, sepetleme  sözcüğünün salt birinci anlamıyla yetinip annesinin öfkesine karşın kedisini sepete koyabiliyor. Yene yaşlı bir teyzenin, “Sende şeytan tüyü var!”  takılmasının karşılığını, hiperaktifliğine aldırmadan aynaya bakarak arayabiliyor.

Çoğu zaman başımıza bela kesilen kimi gerçekler, Yener’in yumuşacık üslubuyla evcilleşiyor, hatta sıradanlaşıyor. Evet, “Çocuklara nasıl söylemeli?”nin yolu yordamı üzerinde kızılca kıyametler koparken, ‘ölüm’  gibi amansız bir gerçeğin boşluğunu, ürkütmeden burukluğuyla birlikte duyuran iki şiirciğe getirmek istiyorum sözü. İlkinde babanın, ötekinde ninenin yokluğu  usulca yedirilmiş çocuksu dizelere:

“her gece uyumadan önce                
iki kere öpüyorum                    
annemi                    
babam için biri” (Özlem, s:14)
“kayısı ağacımız                   
bu yıl              
meyveden kesildi
çünkü             
o da çok severdi                 
ninemi” (Üzüntü, s:31)

Aynı şekilde Üç (s:43)  şiirinde nineyi ninnisi ve şalıyla tamamlarız. Kısaca kendiyle birlikte onu anımsatan üç özelliğin toplamıdır nine. Küçümen yüreğin tinselliğinde saygınlığını korur.

Şimdi çocuğun üzülmediğini kim savlayabilir ki?Üzülür elbette.  Ne var ki bu üzüntü felaket boyutuna erişmez; yaşamın organikliği ve doğal çevrimi içinde saygınlığını korur. Eğer çocuğa – duyguları ayaklandıran ölümün dışında –  doğrudan bir yaşam dersi vermemiz gerekirse, Dönüşüm şiirini önerebilirim size. Gerçi burada da ağacın ölümüyle karşı karşıya kalırız ama kâğıt-şiir defteri-kuş ekseninde ağaç yaşamaya devam eder. Üstelik ölümsüzlük/sonsuzluk düşüncesini de yüklenerek:

“ormanın sofrasındaki   
yorgun ağaç   
şiir defterim olacakmış
 
o ağacın yüreğine  
kuşlar   
yeniden konacakmış” (s:30)

Yener’in masal diline boyadığı Dalgacı Köpek’te (s:57) köpek, dedenin gözlükleriyle kitap okur; Çizmeli Kedi’deki (s:58) kedi ise, Külkedisi’ndeki yoksul kızı kıskandıracak biçimde çizmeler giyinir.

Söz konusu masal ortaklığı içinde dolaşan dayı portresi de günlük güneşlik bir tiptir. Çocukluğundan ödün vermeyen dayımız anneye göre palavralarıyla ünlüdür. Sürekli Kafdağı’nda dolaştığı, düş sepetiyle gezindiği uçarılığından belli. An gelir palavracı dostumuz kuklacılığa soyunur¸’parmağında oynatmak’  deyiminin eşanlamlılığıyla kahkaha tufanı yaratır gösterisinde. Çocuğun ilgisi, övüncüdür su yüzüne çıkan:

“benim dayım kuklacı   
parmağında oynatır   
herkesi” (s:36)

Kukla oynatma örneği, büyüklerin gözünden kaçan, hatta yer yer küçümsenen birtakım değerler şiirin temelini oluşturur. Siz hiç kumbarasında sevinç biriktireni  duydunuz mu ? Duymadınızsa Kumbara şiirine kulak vermeniz gerekecek:

“kumbarama    
sevinç atsam
 birikince  
hasta çocuklara   dağıtsam” (s:28)

İnsani değerler, erdemler arasında ‘barış’ tan söz etmek son derecede önemlidir. Yazılı tarihin tamamına yakınını savaşla geçiren insanoğluna verilecek en güzel yanıt, onu tarih kitaplarıyla yüzleştirmekten ibarettir.  Ablamın Tarih Ödevi’nin resminde, ortasından kılıç sarkan kalın bir kitabın neler söylediğini anlamak için şu üç dizeyi ihmal etmemeli:

“insanlar az savaşsaydı   
tarih kitabın   
daha mı ince olurdu abla?” (s:61)

Körpecik beyinleri savaş kültürüyle sayfalarca meşgul etmek yerine, daha ince barışla yüklü cana yakın kitaplar sunmak yeğ tutulur.

Haylaz Serçe’nin (s:25) cıvıltısıyla matematik defterine şiirler düşüren çocuğun ufku hayli geniştir. O, Mavi’nin yaratıcılığı ile – mavi gezegenle özdeş – “aydan dünyaya baktım / annemin gözlerini gördüm” (s:48) diyebilir. Keza imge olarak biraz ağır bassa da “gecenin ipeği / nice düşler örerdi” (s:56) ortamında düşlere tırmanmayı sürdürmesi şiirle yatıp şiirle kalktığına işarettir.

Komik Şiirler’i benzerlerinden ayıran bir başka yenilik de kitabın sonundaki şiirini çağıran resimlerdir. Yani onca şiir sıcağından sonra çocuğa kıssadan bir şiir işliği oluşturmak ilginç gelebilir mini minnacıklara.

Sizi de bir şiir çağırsın, istemez misiniz?

 

(*) Komik Şiirler – Mavisel Yener, Bilgi Yayınevi, 1.basım, Mart 2010
Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.