Köşe Yazılarım

HASAN ERKEK’TEN BENGİSU İÇİRİLMİŞ ŞİİRLER

CUMHURİYET GAZETESİ- SAYI: 1265

Tiyatro sanatının usta kalemi/ emekçisi Prof. Dr. Hasan Erkek’in iki şiir kitabı okurla buluştu: Hayat Yenile Beni, Beyaz Menekşe.

Gerek yapıtlarından gerek akademik çalışmalarından tanıyanlar, Prof. Dr. Hasan Erkek’in tutarlı dünya görüşünü yapıtlarında yansıttığını, bugüne değin on dört ödül aldığını bilirler.

İki kitaptaki şiirler de yazarın bugüne değin yarattığı birikimin, sezgisel ve yazınsal duyarlığın imbiğinden geçmiş,1984-2004 yılları arasında kaleme aldığı şiirler toplamı. Hiç kuşku yok ki Hasan Erkek’i şiirleri, oyunları, film senaryoları, radyo oyunları, çeşitli yazıları ve akademik çalışmalarıyla incelemek en doğru olan çalışmadır. Bu da ancak bir sempozyumun konusu olabilir.

Hasan Erkek’in Beyaz Menekşe ve Hayat Yenile Beni adını verdiği iki şiir kitabındaki şiirleri ele alırken iki bakıştan incelemek olası. İlki, şiirlerin konuları, yansıtılan duygular yani içeriği. İkincisi şiirlerin sunuluş biçimi, imgeler, betimlemeler, söz sanatları… Beyaz Menekşe’nin “Önşiir” indeki dizeler bize şairin bir sevgi insanı olduğunun ipucunu hemen verir: “…ben çocukları severim/soluğumu rüzgar ederim uçurtmalarına/ birer torba şiir şekeri veririm/ duraksamaksızın katılırım oyunlarına”

Beyaz Menekşe’deki hemen bütün şiirlerde sevgi dolu ama aynı zamanda kırılmışlıkları da yaşamış, özlem, duygu, coşku dolu olan, bunları dizelerine başarıyla aktaran şair çıkar karşımıza. Aslında hepimizin kırılmışlarıdır, özlemleridir onun vurguladığı. Kitabın ilk bölümü “Kırık Şarkılar”dan oluşur. Kimi şiirde bir türlü gelmeyen sevgiliye duyulan özlem aktarılırken kimisinde de gelirken şiirini giyinmeyi unutmuştur bu sevgili. “…gelse bile şiirini giyinmemiştir/ bulanmıştır sesinin saydamlığı durup dururken/ burkulmuştur bir kez kelimelerin ince bilekleri/ her şeyin dilin zarına yazılmış bir yanıtı vardır yalnız/ sorsan söylemez, öğrenemezsin” Kitabın “Kırık Şarkılar” bölümüne bir yanıttır “Yaşamaya Dair” adlı şiir. Şair kendiyle konuşmaktadır. “İnsanın başına her şey gelebilir” dizesi şiirde yinelenir, yaşam karşısında dirençli olmayı önerir şair kendine ve okuruna. “İnsanın başına her şey gelebilir/ bir ıslık tutturmuşken cadde boyunca/ kaldırımı bitebilir güvendiği kentin/ ansızın bir fırtına, hatta tufan/ bir hortum kesebilir ayaklarını yerden sevincin…” Beyaz Menekşe’nin ikinci bölümü olan “Duraklar ve Sığınaklar” aşkın tatlı ninnisinde uçuşan iki “boyalı kuş”un öyküsünü anlatır okura. Dizeler aracılığı ile anlatılan bu öykü, düşlerden hırkalar örüp giydirir yaşama. Kitabın ikinci bölümündeki bazı şiirlerin sayfada geometrik şekiller oluşturması, görsel şiire çakılmış bir selam gibi algılanabilir. Şiirin bir form, kimi zaman bir biçim olduğunun vurgulandığı sayfalardır bunlar.

Kitaba adını veren Beyaz Menekşe adlı şiir yüreklerimize birer menekşe gölgesi düşürür, beyaz menekşeden söz açılınca söz alır başını gider. Menekşe imgesinin rehberliğinde çıkılan bir iç yolculuğa tanık oluruz. Menekşeyi öğrenerek, onun üstünde çalışarak sevgi üzerinde ustalaşmaktan geçer yaşamın ipucu. Menekşe imgesi, korkuların hiçbir şey olduğunu, sevginin her şey olduğunu duyumsatır okura. Işık karanlıkla karşılaştığında karanlık nasıl yok oluyorsa, “menekşe farkındalığı” da aynısını yapacaktır. “…öyle sarmaş dolaş olmuştu ki rüzgarla/ ölümü unutmuştu/ o unutuş anında kopardım toprağından/ ama korkmadı, ağlamadı/ iyilikle bakan gözlerimi görünce…” Menekşe, şairin belleğinde, insanoğlunun üst versiyonudur aslında. Yine de onun da kırılganlıkları vardır, çünkü “çiçektir ne de olsa…” Hasan Erkek, sıradan yaşamda her zaman rastlayabildiklerimizi (bir beyaz menekşe gibi) yeniden biçimlendirerek yaratır, şiirinin etkileyici yönü de burada yatar zaten. Yeryüzündeki acıları anlatırken de ilginç imgeler kullanır: “…nereye gitsek bir acı fışkırıyor iki meridiyen arasında/ kaşla göz arasında/ acılar paralelleşiyor, çaprazlaşıyor, kaynaşıyor…” Acı dolu sahneleri anlatırken başarılı betimlemelerin yanı sıra imgelem gücünü ön plana çıkarır.  Beyaz Menekşe adlı bu uzun şiirde öyküler ve imgeler birbirini kovalar, felsefe kapıları ardına kadar açılır. Kitapta, felsefe ile birlikte estetik bütünlüğe varan dizelerin bulunduğu şiirlerden birisi de Bugünün Bektaşisi adlı şiirdir. “Bir yelkenlidir ömrüm/ şişiririm aşkla, arkadaşlıkla/ açılırım kabaran dalgalarına zamanın/ söğüdün gölgesinde telaşsız başım/bir şiirim, bir de şarkım…” Bektaşilik kavramı üzerinde düşünmüş olan okurun bu şiirde tespit edeceği daha da çok söz vardır. Yapıtın bütününe baktığımızda mavi renginin ve klasik müziğin arka planda dizelere eşlik ettiğini fark ederiz. Kitaptaki Gün Yüzlü Bir Kız Sevdim Gecede adlı şiirin Petrol-İş Şiir Ödülünü (1991) aldığını söyleyelim.

Hayat Yenile Beni, bir “ön şiir” ile açar kapısını okura.  Yapıt üç bölümde sunulur: İzler İzlenimler, Ağıtlar-Ezgiler, Sancılı Serüvenler. Şairin yaşadığı kent olan Eskişehir’e yapılan göndermelerle güzellenir ön şiir. “…şairim, çünkü siz böylesiniz” dizeleriyle sonlanan ön şiir okuru yüreğinden yakalamayı bilir. Bir sonraki şiiri merakla okutur. Çünkü, şiirin nasıl yazdığının da ipuçlarını vermiştir ön şiir. “Hem siz bilmezsiniz nasıl bir şairim ben/ hor görüp oraya buraya attığınız sözcükleri/ toplayıp çarparım birbirine/ sonra öperim…” Hayat Yenile Beni’de, estetik düzeyden ödün vermeden toplumsal eleştiri yapan şiirler çoğunluktadır. Şair çevresine pertavsızla bakar ve olumsuz örnekleri eleştirmekten geri durmaz. Örneğin “Turnalara Üç Ses İçin Ağıt” Sivas’ta yakılan canlara adanmış bir şiirdir, şiirin sessiz çığlığını barındırır. “Koca bir taş gelip oturdu midesine kentin”, “kent yedi ozanlarını”, “yanyana uzandı ölülerimiz”, “O bendim/ bendim Madımak Oteli’yle yanan…”gibi pek çok dize, ülkesinde olup bitenlere duyarsız kalmayan şairin başkaldırışıdır. Uyakların en aza indirildiği, özgün benzetmelerle yoğrulmuş bu şiirin arka planında umarsız turnalar uçuşur, kahırlı ve ağlamaklıdırlar. Kitaptaki ağıtlardan biri de Bilge Karasu’ya ithaf edilmiştir. “Ağla/ edebiyat ağla/ bir oğlun daha öldü…” dizeleriyle başlayan bu ağıtı ölüm orucunda ölenler için yazılmış olan “Temmuz Güncesi” izler. Can Yücel’e ithaf olunan şiir Datça’da yazılmıştır. Hasan Erkek, Irak’taki katliamın ardından “Doğruldum Kan İçinde Kalemine Dayanarak” şiirini kaleme alır. Bu şiir, ezilenlerin, sömürülenlerin, savaşın öyküsünü anlatır. Emperyalist güçlerin kurduğu düzenin peçesinin açılmasıdır. Şairin ideolojik birikiminin yansıması olan bu şiirler aynı zamanda tarihe düşülen notlardır. Yapıtın son bölümüne alınmış olan dokuz şiirde şair elini içine/içimize daldırır ve bir hayat “Muhasebe”si yapar/ yaptırır. Umudun her zaman var olduğunu doğrudan söylemez ama duyumsatır. Dün, bugün, yarın vardır her sözcükte. Bireyin iç dünyasını belirleyen “bilinmezlik bilinci”, yerini bilgeliğe bırakmıştır. Kitabın bu bölümündeki dizelerde, duyguları, nesneleri ve insanları şiirin şemasında adeta dans ettirir Hasan Erkek.

Ağırbaşlı, kimi zaman hırçın, hem yumuşak hem sert şiirlerdir bunlar. Dizeleri ören tuğlalar olan güçlü anlatım, her iki kitaptaki şiirlere damgasını vurmuştur; bu da okurun belleğinde iz bırakacak dizelerin habercisidir. Hasan Erkek, şiirinin başlangıç ve arayış dönemini kitaplarla belgelememiş, doğrudan “bengisu içirdiği” olgunluk dönemi şiirleriyle okurun karşısına çıkmıştır. Üçüncü şiir kitabını merakla bekliyorum. Bu yazıyı şairin dizeleri bitirsin: “Yazarak geçtim ırmağı/kederi telvesine dek tükettim…”

Biz de okuyarak geçelim bu ırmağı…

*Beyaz Menekşe/ Hasan Erkek/ Kapak Fotoğrafı: Derya Kılıç/ Artshop/ 78s./ 2013

*Hayat Yenile Beni/ Hasan Erkek/ Kapak Fotoğrafı: Fadime Alparslan/ Artshop/  88s./ 2013

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.