Köşe Yazılarım

KÜÇÜK PRENS HAKKINDA

KÜÇÜK PRENS’İ NİÇİN OKUMALIYIZ?

Koyun Çiçeği Yedi mi Yemedi mi?

Küçük Prens’in yazılış öyküsünü de içeren, “Küçük Prens’in Güzel Hikâyesi” adlı kitabı, geçtiğimiz yıl merhabalamıştı Kitap Gölgesi. Mavibulut’un yayımladığı bu kitap, ünlü klasiğin tam metniyle birlikte metnin yayımlanmamış bölümünü,  kitabın ilk basımlarının öyküsünü, Exupery’nin eskizlerini, kitapla ilgili yazılmış makaleleri barındırıyor, her yaştan okura sesleniyordu. Bu kez, Küçük Prens’in farklı çevirilerini ağırlıyoruz. Bu yazıyı kaleme alırken masamda altı çeviri var, daha onlarca çevirinin raflara çıkacağını tahmin etmek için bilici olmaya gerek yok! Çevirilerin karşılaştırılması elbette bu yazının çerçevesini aşar.

Dünyada kutsal olduğuna inanılan kitaplar ve Das Kapital’den sonra en çok dile çevrilmiş, en çok satılan kitap olan Küçük Prens, yabancı kaynakların çoğunda “Büyüklere yazılan bir çocuk masalı” olarak niteleniyor. Küçük Prens, yazarı Fransız olmasına karşın, Amerika’da yazılır, 6 Nisan 1943’te İngilizce ve Fransızca olarak yayımlanır. Kitapta yazarı Antoine de Saint-Exupéry’nin suluboya resimleri yer alır. Bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyasının anlatıldığı kitap, insanların hatalarını ve aptallıklarını, büyüdükleri zaman unuttukları basit çocuk bakışını vurgular.

Dünyanın farklı köşelerinde “Küçük Prens” müzeleri var. Japonya’nın Hakone şehrindeki müzede kitaptaki çizimlerin heykelleri bulunuyor. Güney Kore’nin Gyeonggi-do kentindeki “Küçük Prens” temalı köyün ise yüz binlerce ziyaretçisi var. Fransa’nın avroya geçmeden önce kullandığı 50 franklarda,  Exupéry’nin “Küçük Prens” çizimleri vardı. Parada, gözle görülemeyecek küçüklükte yazılmış, kitaptan alıntılar yer almaktaydı. Sinemada on bir filmi çekilen kitabın dokuz tiyatro oyunu oynandı. Ayrıca “Küçük Prens”in üç operası, iki radyo oyunu var. Küçük Prens, Ekim 2015’de sinemaseverlerle, bir animasyon filmiyle yeniden buluşacak.   Bakalım bu film, kitaptaki başarıyı yakalayacak mı?

Küçük Prens Hangi Koşulla Serbest?

2015’in ilk ayından itibaren Türkiye’deki pek çok yayınevi Küçük Prens’i yayımlamaya başladı; kitabın metin ve resimleri birarada kullanılmak koşuluyla serbest. Resimlerini alıp da çanta, kalem, fincan vs. yapmak serbest değil. Bunun için lisans alınması şart. Kitabın üç boyutlu (pop-up) basımı da serbest değil; üç boyutlu basım hakları, lisans ederini yurtdışına ödemeye devam eden Mavibulut Yayınları’nda.

Her yaşta okurun, başka tatlar alarak okuyacağı Küçük Prens’in, Türkiye’deki yayımlanma öyküsünün tarihinde, farklı çevirmenlerle karşılaşıyoruz. Ahmet Muhip Dıranas ( Tefrika), Selim İleri (Bilgi Yayınevi), Azra Erhat (Sim Yayınevi), Cemal Süreya ( Cem Yayınevi), Fatih Erdoğan (Mavibulut Yayınevi),  Sumru Ağıryürüyen (Mavibulut Yayınevi), Nihal Yeğinobalı ( Engin Yayıncılık), Tomris Uyar (Can Yayınları) bu isimlerden bazıları. Sözü geçen çevirmenlerden kimisi kitabın özgün dili olan Fransızcadan, kimisi de İngilizceden çevirilerini yapmışlar. Mavibulut’un yayımladığı Küçük Prens uzun zamandır Sumru Ağıryürüyen’in akıcı dilinden okuduğumuz çeviri ile raflarda. Fatih Erdoğan çevirisi yerine neden Sumru Ağıryürüyen çevirisi ile yola devam edildiğini merak edenler için not düşelim. Kitabın telif haklarını elinde bulunduran Gallimard, kitabın özgün dilinden çevrilmesini istediği için, 2000’li yıllardan sonra Mavibulut Yayınları Sumru Ağıryürüyen çevirisi ile yayımlamayı yeğlemiş. Burada adını anmadığım kimi “çevirmen”lerse, Türkçeden Türkçeye uyarlamalarla yetinmişler! Küçük Prens’in Türkiye’deki yolculuğunun geçmişi hakkında daha ayrıntılı bilgiler için Dr. Fatih Erdoğan’ın şu linkte yer alan yazısını okumanızı öneririm: http://fatiherdogan.com/anasayfafiles/65a1a43ef418825a14db445e76057ac9-0.html

Yazımın sonunda altı yayınevinin çevirisinin künyesini bulacaksınız. Yıllarca, yazarın haklarına saygı göstererek Küçük Prens’in basım yayım hakkını almış olan Mavibulut’un yayımladığı Küçük Prens’in telif haklarının serbest kalmasıyla birlikte, kitabı basan yayınevleri çoğalıyor. Everest’ten yayımlanan Küçük Prens’in son sayfalarında Selim İleri, Bilgi Yayınevi için kitabı nasıl çevirdiğini, Küçük Prens’le yaşadığı iç yolculuğu kaleme almış.

Metin Celal, 17 Aralıkta, Cumhuriyet’te yayımlanan “Küçük Prens’in Başına Neler Gelecek?” başlıklı yazısında, yazarın ölümünden 70 yıl sonra “serbest” bırakılan yapıtlarla ilgili, tartışılması gereken önemli bir noktaya değinmiş, şu satırları kaleme almıştı: “Saint-Exupéry torunlarına “Küçük Prens” gibi bir başyapıt yerine bir ev bıraksaydı kimse Exupéry’nin ölümünden 70 yıl sonra gelip o evden mirasçıları çıkartamayacaktı. Saint-Exupéry torunlarının torunları da yüzyıllarca o evin kira geliri ile geçinebilecek, hatta yerine apartman yaptırıp gelirlerini artırabilecekti. Ama Saint-Exupéry torunlarına “Küçük Prens”i bıraktığı için herhalde dünyada var olan tüm dillere çevrilmiş olan ve sürekli satan bu eserin telif gelirlerinden “70 yıl doldu” denilerek mahrum bırakılıyorlar. “Uluslararası sözleşme gereği”, “kamu yararı” gerekçelerine sığınmadan bu konuyu tartışmak gerek. Bir bilim, sanat ya da edebiyat eseri neden herhangi bir mülk kadar değerli ve bütünlüğü bozulmadan korunmaya layık değildir?” Metin Celal’in bu konudaki kaygılarına katılmamak mümkün değil.

İdeolojik Tuzağa Dikkat!

Çevirileri değerlendirirken, okurun kitaba bakışı üzerine düşünürken, kitabın okura bakışını da gündeme getirmek gerekir. Bu bakışın eksenini oluşturan öğe “dil”dir. Çevirmen dilini kullanırken, yorumunu da katar metne, yaşadığı dönemin çağırdığı sözcükleri kullanır. Eğer istenirse, ideolojik bir tuzak olarak bile kullanılabilir bu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın önerdiği 100 Temel Eser dizisinin kimi çevirilerinde İslâm terminolojisinin kullanımını anımsayalım.  Özgün metinde olmadığı halde, sureler okuyan, namaz kılan kahramanlarla doldu taştı klasik masallar.  Belirttiğim gibi, kitabın telifsiz basılıyor olması, özgün biçimin bozulabileceği anlamına gelmiyor. Bu anlamda Küçük Prens dostlarının takipte olduğunu ve metnin özgünlüğünü bozacak her türlü müdahalenin, Fransa’daki yayımcı tarafından yasal olarak takibe alınabileceğini bir kez daha vurgulayalım.

ASTEROİD B 612

Küçük Prens’in, Türkiye’de en çok tartışılan yanı, B 612 Asteroidini keşfeden astronomun anlatıldığı satırlardır. Bu astronom 1909’da yapılan kongrede keşfini aktarmış, kılık kıyafetine bakanlar onun söylediklerini önemsememişlerdir. 1920’deki kongreye Avrupai bir kıyafetle geldiğinde bildirisine değer verilmiştir ancak. İşte tam bu noktada, halkına Avrupai kıyafet giymeyi emreden birinden söz eder Saint-Exupéry. Çevirilerde bu kişi için farklı sıfatlar kullanıldığını görürüz: “Önder, diktatör, kumandan, lider…”

Oysa Exupéry’nin dikkat çekmek istediği nokta, bir bilim adamının inandırıcılığının giysileri ile tartışılmasından doğan ironidir. Eğer yazar doğrudan Atatürk’ü hedefliyor olsaydı, astronomun katıldığı toplantıyı, şapka ve kıyafet devriminin gerçekleştiği, 1925’e alması gerekirdi. 2596 sayılı “Bazı Kisvelerin (kıyafetlerin) Giyilemeyeceğine Dair Kanun”un, 3 Aralık 1934 günü mecliste görüşüldükten sonra oybirliği ile kabul edilerek yasalaştığına da dikkat çekelim. Fantastik bir kitabı konuşurken bu tür tarihi doğruları vurgulamak ne kadar lüzumsuz ise, Exupéry’nin sözünü ettiği kişinin kim olduğunu tartışmak da o denli lüzumsuzdur, çünkü o da fantastik kurguya dâhil edilmiş fantastik biridir. Metinde dikkat çekilmek istenen, bambaşka bir konudur ve çevirilerin bu ayrıntı üzerinden değerlendirilmesi büyük talihsizliktir. M.Kemal Atatürk’e ve devrimlere saldırmak için fırsat kollayanların “bakın işte Exupéry bile kitabında ‘diktatör’ dedi” diye savunmaya kalkışmaları bilgi yetersizliğinden kaynaklanır.  Aslına bakarsanız, bu tür açıklamalar kitabın ruhuna da saygısızlıktır. Çünkü Küçük Prens, sorulan sorulara asla açıklama getirmez, Exupéry de açıklamalara metin boyunca gerek duymaz. Çeviri yolculuğunda sözcüklerini özgürce kullanabilen yetkin çevirmenlere işte tam da bu noktada gereksinim var! Şunu da eklemek isterim; Küçük Prens’in geldiği fantastik bir gezegen olan Asteroid B612’nin ilk kez bir Türk gökbilimcinin teleskobuna yakalanması Türk okurları heyecanlandırsa da kitapta heyecanlanılacak bölümler bununla sınırlı değil!

Küçük Prens’i neden okumalıyız? Çünkü, Küçük Prens gezegenden gezegene yolculuk yaparken,  makasçıyla, güllerle, satıcıyla, tilkiyle, yılanlarla karşılaşırken aslında ruhumuzun en derin katmanına dokunur. Dünyayı çocuk bakış açısıyla sorgularken kendimizi ve kendi zamanımızı görmemizi ister. Bu kitabın baştan çıkarıcı yanı tam da buradadır. İnsanın insanla ve dünyayla ilişkisini sorgulayan felsefi bir anlatıdır.  Küçük Prens’in kendisine eşlik etsin diye sahiplendiği koyun, Küçük Prens’in çok sevdiği çiçeğini yedi mi yemedi mi? Bu bilmecenin yanıtı sürdürür yaşamın varlığını. Çiçek yenmişse evren değişecektir çünkü…

Gündelik hayatın aceleciliğine rağmen Küçük Prens’e zaman ayırmak, yeni keşiflerin kapısını açmak anlamına gelir. Kadim dostum Küçük Prens için bundan sonraki dileğim, ehil olmayan ellerde, niteliksiz çeviri ve baskılarla, “Kitipiyos Prens”e dönüşmemesidir!

www.maviselyener.com

* Küçük Prens/ Antoine de Saint-Exupéry/ Çeviren: Sumru Ağıryürüyen/ Mavibulut Yayınları/ 96s./ 2014

* Küçük Prens/ Antoine de Saint-Exupéry/ Çevirenler: Cemal Süreya-Tomris Uyar/ Can Yayınları/ 112s./ 2015

* Küçük Prens/ Antoine de Saint-Exupéry/ Çeviren: Ahmet Muhip Dıranas/ Kapı Yayınları/ 136s./ 2015

* Küçük Prens/ Antoine de Saint-Exupéry/ Çeviren: Selim İleri/ Everest/ 119s./ 2015

* Küçük Prens/ Antoine de Saint-Exupéry/ Çeviren: Işık Ergüden/ Büyülü Fener/ 125s./ 2015

* Küçük Prens’in Güzel Hikâyesi/ Derleyenler: Alban Cerisier-Delphine Lacroix/ Çeviri: Ali Bilgin- Sumru Ağıryürüyen-Esra Kökkılıç Bal/ Mavibulut Yayınları/ 224s./ 2013

* Küçük Prens/ Antoine de Saint-Exupéry/ Çeviren:Müge Kalender/ FOM Kitap/ 104s./ 2015

 

KİTAP GÖLGESİ – Mavisel YENER – CUMHURİYET KİTAP EKİ SAYI: 1301

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.