Basından,  Sıcak Sıcak

ZIPLAYAN ŞİİRLER İLE ANADİLİ BİLİNCİ / ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ DERGİSİ (MART 2015)

ZIPLAYAN ŞİİRLER İLE ANADİLİ BİLİNCİ

Dokusu, deseni, motifleri ile ince bir sanatın ürünüdür yaşam. Onu duyumsayabilmek, aynı inceliğe sahip bakış açısını yakalayabilmekle olasıdır. Ön yargılardan uzak, meraklı, hevesli, keşifçi gözlerin görebildiği, dokunmaya, koklamaya, öğrenmeye yeni yeni başlamış küçük kâşiflerin fark edebileceği ayrıntılardır onu güzelleştiren. Sanat, güzelliği duyumsayan yüreklerin onu renklerle, notalarla, sözlerle ifade etme çabasından doğmuştur. Bu çaba günümüz modern toplumlarında öyle bir hale gelmiştir ki sanatın kendisi nasır tutmuş yüreklere evrenin bitmek bilmez ezgisini her dem duyumsatır.

Söz, okurda, estetik değerleri geliştirecek, düş gücünü zenginleştirecek ince bir işçiliği gerektirmektedir. Yapıtaşını sözden alan bu ince işçilik, asıl becerisini şiirde gösterir. Homeros’a göre “kanatlı söz” olan şiir, bizi düş gücümüz aracılığıyla çağrışımsal bir varsıllığa davet eder, var olan düzen içinde farklı bakış açıları yakalamamızı sağlar. Çocuk ise henüz bozulmamış doğasıyla hem hayatı anlamlandırmaya hem de düş gücünün sağladığı varsıllıkla, estetik hazzı duyumsamaya gereksinim duyar. Düşleriyle renklenir hayatı, düşlerle örülür ipekten daha duyarlı gönül kumaşı. Düş gücünü en çok zenginleştiren yazınsal ürünlerden biri olan şiir de “kanatlı söz” olarak arkadaşlık eder onun dünyasına.

“Türkçenin eğitim ve bilim dili olarak gelişmesine katkı sağlayan Cumhuriyet öğretmenlerine” ithaf edilen Zıplayan Şiirler adlı yapıt, çocuk yazınımızın iki usta kalemi Mavisel Yener ve Aytül Akal imzasıyla Bilgi Yayınevi’nden (Ekim- 2014) yayımlanarak okurlarıyla buluştu. Çocuk diliyle, algısıyla yazılan bu şiirlerde çocuk dünyasını şiirsel bir estetikle buluşturan şairlerimiz onların büyülü dünyasının kapılarını aralıyor ve çocuklara ‘merhaba’ diyorlar. Bizler de takılıyoruz hemen peşlerine. Şiirler de zıplar mıymış demeyin… Zıplıyorlar işte… Alalım elimize bir büyüteç, inceleyelim hep birlikte.

Yapıtın Temel Öğeleri

İşte karşımızda neşeli, iyimser, canlı, hayat dolu yapısıyla Zıplayan Şiirler’imizin sevimli mi sevimli çocuk karakteri. Anlatımın yapılandırılması bu minik anlatıcımızın dili ve algısına göre oluşturulmuş. Modern zamanları Kaf dağına bağlayan yollarda karşılaşıyoruz onunla. Sözcüklerin ruhunu yakalayıp kanat açmak, kendisi gibi çocuk ruhlarla ‘an’ı yaşamak için düşsel bir yolculuğa çıkmış. Kitap boyunca okulda, evde, doğada, oyunda, ailesiyle, akranlarıyla serüvenini izliyoruz. Zıplayan, eğlenen, öğrenen, şaka yapan, soran, sorgulayan, canı sıkılan, meraklı yönlerine tanıklık ediyoruz. Birara yanımıza yaklaşıp “Dün geçip gitti/ Yüreğime bıraktı izlerini”, “Yarın gelecek/ Bilmem ki/ Hangi kapıdan girecek/ Bana neler getirecek” diyor. “Şimdinin içinde var olmalı, bugünün gereklerini yaşamalı, an’ı yakalamalıyım” diye de ekliyor. Ondan öğreneceklerimiz var dercesine birbirimize bakıp gülümsüyor, yola devam ediyoruz. Severek yaptığı işlerde başarısının arttığına, zamanı ruh durumuna bağlı olarak hızlı ya da yavaş olarak algıladığına, insana ve çevreye duyarlılığına, hayata yön vermede düş gücünü etkili kullanmasına ve anadilini kullanırken nasıl da bilinçli, özenli olduğuna tanık oluyoruz. Bilgi verme amacı gütmeden tüm doğallığıyla kendi dünyasını anlatışını görüyor ve bu dünyanın sevgi temelli öz yapısını ayrımsıyoruz. Öyle ki temiz ve duru bir su gibi yaşam ırmağına karışan bu öz yapı kâh yetişkinlerin dünyasına anlam vermeye çalışıyor kâh kendi bildiğince gökkuşağının altından geçiyor.

Düş gücünü harekete geçiren soruları ve her şeyi oyunlaştırarak öğrenme yönelimi, sözcüklere bakın nasıl yansıyor: “Söylesene sen hiç/ Zürafanın sırtına bindin mi?/Kuşlarla şarkı söyledin mi?/…/Anka kuşunun kanadında/ Kaf dağına uçtun mu? /Söylesene sen hiç/ Düş kurdun mu?” Sözcüklerin bilinen anlamlarıyla yetinmeyip onları yeniden yapılandırıyor, çok katmanlı dizeleri yaşıtlarının da kendi bilgi birikimlerine göre onu anlamasına yardımcı oluyor.

Anadilinin kirlenmesine eleştiri getiren dil izlekli şiirler

Bu şiirlerdeki çocuğun dünyasında, hayvanların türlerine göre çıkardığı sesler ve yağmurun su damlaları anadillerini oluşturan sözcükleri oluşturuyor.  “Evin sarman kedisinin köpek olup havlaması, kuşlara özenip ciklemesi, anadilinin kirlenmesine ince bir eleştiri içeriyor. “Yağmurun sözcükleri/Su harflerinden/ Suyun dili/ Uzak illerden/ Uzakların dili/ Babamın sesinden” diye söze devam ettiğinde, küçük deneyimlerini ve hayal gücüyle yoğurduğu evreninin ipuçlarını yakalıyoruz. Şiirlerde deyim, tekerleme, değişmece, eğretileme, aktarma, benzetme, kişileştirme gibi söz sanatları da sıkça kullanılıyor.

Çocuk, bir ara yakınmaya başlıyor: “Pabuç kadarmış dilim/ Okula giydiğim siyahlar/ Bağcıklı kırmızılar/ Lastik ayakkabılar/ Hiçbiri sığmaz ki ağzıma” diyor. Onun ‘dili pabuç kadar olmak’ deyimini anımsayıp bu anlamlandırma çabasına gülümseyerek karşılık veriyoruz. Nesneleri düş gücü yardımıyla kendisi için anlamlı bütünler haline getirerek yine oyunlaştırma yoluna gidiyor bu çocuk: “Babamın yırtık ayakkabısı/ Timsahın tırtıklı ağzı/ Kedimin süslü kuyruğu/ Ayının tüylü postu/ Odamın kirli duvarı/ Ressamın renkli tuvali/ Neye baksam/ Farklı bir şey görürüm/ Bu oyunumla herkesi güldürürüm” Bir ara arkadaşlarına “Gelincik Oyunu”ndan söz ediyor: “Ressamın tablosunda/ canlanınca gelincik/ atlamış evimizin/ perdesine/ Oradan sıkılınca/ bağdaş kurmuş/ annemin eteğine/ Sonra kayıp gitmiş/ Kırların en güzeline”  Gelinciği kişileştiren, canı sıkıldığında hareketlenip oradan oraya giden bir insan gibi düşünerek aktarmalı ifadelerle de çağrışımsal zenginliğin boyutlarını aşan ifade gücüne hayran kalıyoruz. Tekerleğin dönüşüne gönderme yapan sözcüklerin de birbiri ardınca sıralanabileceğini anlatırken, arkadaşlarıyla “Pişmaniyeyi Tekerliyor” ve bu tekerleme de şöyle söze dönüşüyor: “Şişman mişman amca/ Pişmanlar köyünde/ Pişmaniyeseverlere/ Pişmaniye yapar/ Şişman mişman amca/ Pişmaniyen hazırsa/ Kırk kulbu da kırık küpte/ Şeker gibi şurubuyla / Girmiş sıraya şıracı/ Pişmaniye bekler…” Hem söyleniş kolaylığı hem de ses ahengi açısından tüm çocukların ilgisini çeken bu tekerleme de onları coşturdukça coşturuyor.

Gelişim Alanlarına Uygunluk

Çocuklar için oluşturulan yazınsal metinlerin onların gelişim alanları göz önünde bulundurularak incelenmesi, yapıtların niteliğinin ortaya konulması açısından son derece önemlidir. Çocuk, bireyin doğası yönüyle yetişkinden ayrı olmamakla birlikte hayatı algılama ve anlamlandırma noktasında gereksinimlerinin doyurulması ve karşılanması yönüyle yetişkinlerden ayrılmaktadır. Bu bağlamda düşünüldüğünde gelişim döneminin özelliklerine göre ilgi ve gereksinimlerini dikkate alan nitelikli yapıtlara gereksinim duymaktadır. Nitelikli çocuk kitapları, çocuklara küçük yaşlardan itibaren anadilinin zenginliklerini aktaran, dil bilinci ve duyarlılığını geliştiren örnekler sunmalıdır.

Mavisel Yener ile Aytül Akal’ın yarattığı karakterin,  yani Zıplayan Şiirler’in minik anlatıcısının, tüm yaşıtlarında olduğu gibi somut anlamdan soyut anlama geçişte deyimleri kullanıp anlamlandırırken kendince yöntemler bulduğunu görüyoruz.  “Samanlıkta iğne arayan dedeme/ Sözcüklerden kitaplık kurdum” dizelerinde ‘Samanlıkta iğne aramak’; “Sıyırıp kabuğunu/ Tatlı kırmızı karpuzu/ Mideye indiriverdim” dizelerinde ‘Mideye indirmek’; “Ablamın karnı zil çalar/ Annemin etekleri/ Babamın kulağı delikmiş/ Dedemin cebi/ Dayımın kalemi kuvvetliymiş/ Yengemin çenesi…” dizelerinde ‘etekleri zil çalmak, karnı zil çalmak, kulağı delik olmak, cebi delik olmak, kalemi kuvvetli olmak, çenesi kuvvetli olmak’ ; “Yine söylendi dedem/ Babama benzemişim/ Pabuç kadarmış dilim” dizelerinde ‘dili pabuç kadar olmak’ ; “Dediğine göre anlattıkları/ Kulağıma küpe olacak” dizelerinde ‘kulağına küpe olmak’ ; “Bazen sıkılır canım/ Düşünürüm ben de” dizelerinde ‘canı sıkılmak’ deyimlerini kullandığının ayrımına varıyoruz.

“Cik cik, mırıl mırıl, hav hav, dilim dilim, şişman mişman…” gibi ikileme ve yansıma sözcükleri kullanırken çocuk neşesini, kıpır kıpır yaşam coşkusunu yaşıtlarına aktardığını fark ediyoruz. Şiirlerde, gerek dize sonlarında gerekse iç seste yinelenen ses tekrarlarıyla, duyarlı bir yüreğin iç çırpınışlarının uyumunu “Gökte yapayalnız Aydede/ Kaldırımda yapraksız ağaç/Sokakta kimsesiz çocuk/Yolda sahipsiz köpek” dizeleriyle, “Yağmurun sözcükleri/ Su harflerinden/ Suyun dili/ Uzak illerden” dizeleriyle de capcanlı yapısının hayatın ritmine eşlik edişini duyumsuyoruz. Kişileştirme, konuşturma, eğretileme, benzetme gibi sanatlı söylemlerin düş gücünü zenginleştirmedeki etkisini “Dağ/ Neşe içinde/ Dans ediyor ağaçlarla” , “Burnu açık beyazlar”, “Küsermiş herkese mevsimler” örneklerinden anlıyoruz.

ANADİLİ BİLİNCİ VEREN DİZELER

Tamlamalar ve söz gruplarıyla alışılmış/alışılmamış bağdaştırmaların pek çok yerde kullanıldığını görüyoruz.“Dipsiz kulpsuz tas- martının kanat sesi- mavinin kokusu- uçsuz bucaksız evren- su harfleri-uzakların dili” “Harflerle/ Sözcükleri/ Sözcüklerle/ Tümceleri/ Tümcelerle/ Masalları/ Masallarla/ Çocukları/ Sevindiririz/ Değil mi baba?”ve  “Bizim sarman kedi/ Gülünç sanıyor kendini/ Arada bir köpek olup/ Hav hav havlıyor/ Kuşlara özenip/ Cik cik cikliyor/ Ninem gibi/ Mırıl mırıl mırıldanıyor/ Dayanamadım/ Uyardım kedimi/ Kirletmesin/ Anadilini” dizeleriyle hem dilbilgisi açısından geliştirici hem de anadili bilincini vurgulayan örneklerle karşılaşıyoruz.

İlk çocukluktan orta çocukluk dönemine geçiş evresinde çocuklara özellikle algı, uslamlama, eleştirme, oyun, akıl yürütme, problem çözme yeteneklerini geliştirici yapıtlar sunmak, onların bilişsel gelişimlerini desteklemek açısından büyük önem taşır. Zıplayan Şiirler’in anlatıcısı “Gece ne zaman/ Gündüz ne zaman/ Unutmamak için/ Ne yapsam” dizeleriyle akıl yürütmeyi, “Bir uçurtmam olsa/…/Bilinmeyenlere ulaşsak/ Soruların yanıtını bulsak” dizeleriyle problem çözmeyi, “Çalışmaktan sıkıldım/ Başladım zıplamaya/ Dans edip oynamaya” dizeleriyle yaşıtlarının ve kendinin vazgeçilmezi oyunla öğrenmeyi, “Dünyanın En Büyük Buluşu” başlıklı şiiriyle tüm çocuklar için bitmez tükenmez bir çikolata ağacı oluşturma çabasıyla merak ve ardından gelen buluşu, “Babamın yırtık ayakkabısı/ Timsahın tırtıklı ağzı” dizeleriyle algıyı, “Beni savaşlar korkutur, Çok konuşuyorum diye/ Annem sus der” dizeleriyle eleştirel düşünmeyi yaşıtlarına örnek olacak biçimde kullanarak yaşam boyu geliştirilmesi gereken bilişsel yeteneklerini ortaya koyuyor. Modern zamanları Kaf dağına bağlayan yollarda sürdürdüğümüz bu düşsel yolculuğun kurgu açısından dünü deneyimleme, yarını umut olarak görme, an’ı yaşama, şimdiye ait olma, şimdinin gereklerini yerine getirme iletisiyle de akranlarını içine çeken yapısı bizleri de bir süre düşündürüyor.

Toplumsallaşma sürecindeki çocuğun gerek sağlam kişilik gelişimi gerekse sağlıklı toplumsallaşma süreci yaşayabilmesi için nitelikli yazınsal ürünlerden beslenmesi ve bu ürünlerin onu hayata hazırlayıcı özellikte olması gerekmektedir. Zıplayan Şiirler’in kahramanının sevgi dolu, hayvanlarla, bitkilerle, nesnelerle, yetişkinler ve kendi yaşıtlarıyla çocukça bir iletişim kuran, dünyayla barışık, kendini seven ve diğerlerini de düşünen bir birey olduğunu görüyoruz. Öyle ki onun dünyasında gelincik ressamın tablosunda canlanmış evin perdesine atlamış sıkılınca da annenin eteğine bağdaş kurmuştur, ardından kırların en güzeline ulaşmıştır. Sarman kedisi kendini gülünç sanmakta köpek gibi havlamakta, kuşlara özenip ciklemekte ve ninesi gibi mırıldanmaktadır. Saatler oyun oynarken saklanıp, okula giderken ortaya çıkıp gülümsemektedir. Düşünce-duygu dünyasında tüm varlıklar onu sevmekte ve onunla iletişim kurmaktadır. Bu bakış açısı onu kendine güvenen, karşısındakilere saygı ve sevgi besleyen bir birey olarak toplumsallaşmasını kolaylaştırmaktadır.

Ailesiyle de tanışma fırsatı bulduğumuz küçük anlatıcımız  nine, dede, dayı, yenge, anne, baba ve ablasını da uğraşlarına, oyunlarına katmaktadır.  “Bir varmış bir yokmuş dedim/ Evvel zaman içindeki nineme/…/Samanlıkta iğne arayan dedeme/ Sözcüklerden kitaplık kurdum” diye anlatırken onlara saygı ve sevgisini hissedip gerektiğinde onların desteğiyle serüvenine devam ettiğini görüyoruz. Paylaşma ve işbirliğinin onun toplumsallaşmasındaki yeri ve önemini, çocuk ruhundaki etkilerini “İmece” ve “Şiirkardeşliği” adlı şiirlerinden anlıyoruz. Madenci babalara ithafen söylediği “Güneşi Unutmasın” ve zamansız kesilen ağaçlara ithafen söylediği “Şiirağaç” şiirlerini duyduğumuzda hüzünlenmeden edemiyoruz. Fakat, bu hüzün beraberinde duyarlı yüreklerin yetiştiği umudunu da barındırdığı için hüznümüzü bırakıp yolumuza devam ediyoruz.

 Görsel ve Biçimsel Özellikler

Çocukların duygu- düşünce dünyalarına seslenecek yapıtların onları görsel ve biçimsel açıdan da etkilemesi gerekir. Sanatçı duyarlılığı ile ilgi ve gereksinimlerine uygun olarak hazırlanan yapıtlar okuma kültürü edinmelerinde önemli bir kılavuz, duyu algılarını geliştirmede de etkili bir estetik uyaran görevi görecektir. Duyu algıları dedim de aklıma geliverdi. Bu düşsel seyahate çıktığımızdan bu yana sanki her şey yeniden yapılanıyordu önümüzde. Biz yürürken yol boyunca renkleniyordu her şey, çocuklar dolduruyordu etrafımızı. Koşan, zıplayan, gülen çocuklar… Dağlar, denizler, çiçekler, böcekler… Fark ettik ki minik anlatıcımız ne anlattıysa gözümüzün önünde, ne dediyse karşımızda. Neden sonra anladık hemen bizim önümüzde elinde paleti, kulağının arkasında kalemi ile birinin bizden önce davranarak sözleri çizimlere dönüştürdüğünü. Yolculuğun bitimine yakın yakalayabildik ancak kendisini. Öğrendik ki Gökçe Yavaş Önal imiş adı ve bu seyahatin renklenmesinden, canlanmasından sorumluymuş kendisi. Biraz da onun gözüyle dinledik bu serüveni. Minik anlatıcımızın şiirlerine uyumlu resimler çizdiğini, renkleri onun o hareketli yapısına göre capcanlı kullandığını, çizdiği karakterlerle anlatılanların örtüşmesi için çok çaba harcadığını anlattı bize. Sonra daha farklı bir gözle bakmaya başladık bu düşsel seyahate.

Girişte, kapak tasarımında açık renk fon üzerine içeriğe uygun çizilmiş resimler bulunmakta. Kitabın adı, ada ve içeriğe uygun olarak devingen bir şekilde yazılmış. Kitabın üzerinde zıplayan iki küçük çocuk resmedilirken, şairlerin adları karşılıklı iki evin pencerelerinden birbirine uzanan çamaşır ipine tutturulmuş çamaşır görünümündeki kutucuklara yazılmış devamında ise küçük mandallarla harfler eklenmiş. Bu, okurda büyüklerden çocuklara uzanan temiz, arı sözcükler; birbirine komşu iki evden diğerine uzanan samimi ifadeler; şiirler aracılığıyla hayatın devingen ruhunu yakalayan çocuklar çağrışımlarını uyandırmakta. Arka kapakta “Yazınımızın üretken kalemleri Mavisel Yener ile Aytül Akal, zıplayan dizeleri Türkçeye armağan ediyor. Bir tutam sevinç, çokça umut olsun. Çocuklar şiir açsın diye…”notuyla birlikte kitabın ilk sayfasında yer alan “Dilim” adlı şiir yer alıyor ve resimleyen Gökçe Yavaş Önal’ın da adı bulunuyor. Dış kapak resimlemede ve yapıtın adının yazımında kabartmadan yararlanılmış. Harflerin dizimindeki hareketlilik, içerikle paralellik gösteriyor. İçeride, iç kapakta yer alan “Şiirime kuşlar kondu/ Dizeler cikcikle doldu/ Dilimin en duru sözcükleri/ Yüreğime çiçekten taç oldu” dizelerine koşut olarak alt bölümde kuş resimleri hareketli, renkli, ilgi çekici bir şekilde sunuluyor. Yapıtta kullanılan tipografik karakterlere (harf, sayı, sembol, çizgi, nokt. işaretleri) ve puntoya özen gösterilmiş, fon ve yazı tipi rengi birbirine karşıtlık oluşturacak şekilde tasarlanmış. Bu özellikleri de saptadık yolculuğumuzda. Artık bitiyordu bu düşsel seyahat. İçimiz çocukluğumuza dönmenin coşkusu, çocuklarla beraber olmanın sevinci ile dopdoluydu. Yine görüşmek dileğiyle vedalaştık küçük anlatıcımızla.

Sonuç

Yağmur yüklü bulutlar vardır hani bol mineralli, ulaşınca bir dağın yamacına bırakıverir kendisini ansızın, çisil çisil… Şiir de çok katmanlı yapısıyla böyle bir etki oluşturur çocuk okurunda. Tüm bolluğu ve bereketi bırakır onun toprağına. Çocuk o dağın yamacında suya gereksinim duyan bir kır çiçeği gibidir. Güneşin, toprağın ilgisi ve yağmurun bereketiyle buluşmayı bekler. Söz dizimindeki incelik, gereksinim duyduğu mineralleri, çağrışımdaki zenginlik ise köklerine dek ulaşan su taneciklerini çağrıştırır, besler onu kitapların dünyasında. Ne kadar kaliteliyse sudaki mineraller o derece etkili olur gelişiminde. Sanatçı duyarlılığı ile oluşturulmuş duru sözcükler can suyu olur, neşe olur, umut olur hayat damarlarında. Mavisel Yener ile Aytül Akal’ın Zıplayan Şiirler adlı yapıtı da bu bağlamda bereketli yağmur bulutudur okuruyla buluşmayı bekleyen. Çocuğun dilinden çocuğa seslenen, yaşıtlarıyla karşılıklı oynaştığı- söyleştiği izlenimi veren.

Özgül Çağlayan

Kaynakça:

-Özdemir, Emin (2007), Eleştirel Okuma, Ankara, Bilgi Yayınevi

-Sever, Prof.Dr. Sedat (2013), Çocuk Edebiyatı ve Okuma Kültürü, İzmir, Tudem Yayınları

-Yener, Mavisel ve Aytül Akal (2014), Zıplayan Şiirler, Ankara, Bilgi Yayınevi

Paylaş:

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.