Basından,  Sıcak Sıcak

SIRSAYAR DEĞERLENDİRMESİ / BAHRİ KARADUMAN / DERGİ YAZISI (2009)

MAVİSEL  YENER  ROMANINDA  İLKGENÇLİĞE  BAKIŞ

Bahri KARADUMAN
bahrikaraduman@hotmail.com

“Yalnızlıktır denizin tek yasası” demiş Melih Cevdet. Engin denizler mi, ilkgençliğin kırılgan filizleri mi yalnız? Önce çevresiyle, giderek dünya ile yüzleşen, açmazlar içinde yaşayan gençler mi, yoksa kocaman okyanuslar mı daha yalnız? Yaşananlar mı, var sayılanlar mı, düşler mi, düşlenenler mi önemli bu yaş(ama)larda? Yoksa yaşamda önemli olan yalnız yanılsamalar mı? Bu yanılsama, bu belirsizlik, kaçınılmaz öyküsü mü gençlerin? Farklı bir öykü mü yoksa her genç? Bir öykü binlerce değişik biçimde anlatılabilir mi gerçekten? Nasıl anlatılırsa anlatılsın “aşk” denilen tek öğeli bir öykü mü bu? Diğer öğeler nerede? Aşk varsa başka şeylerin hiç mi önemi yok? “Dönüp dolaşıp geldiğimiz yer aşkın kıyısı” mı hep? Sorular da çok, sorunlar da. Soruların yanıtları daha da çok. Aynı gençlerin bitip tükenmeyen sınavlarındaki çoktan seçmeli, karmaşık yanıtlar gibi. Doğruyu bulabilene aşkolsun. Evet, “aşk” olsun.

Sırsayar(*), sanırım tecimsel bir amaç güdülerek, kapağına “gençlik romanı” , “herkesin sözü vardır aşka ilişkin” yazılarak, aşkın sorgulandığı bir gençlik kitabı izlenimi verilse de bence gençliği anlamamız için kafa yormamızın gerektiğini anlatan önemli bir kitap. Eskilerin deyimiyle “hafif bir aşk romanı” değil. Mavisel Yener, yapıtında okurun gençlik olgusunu değerlendirmesini istiyor ve bu zor yıllarında ergenlik yaşlarındaki gençleri özellikle büyüklerin çok iyi anlamaları gerektiğini vurguluyor.

Romanda mekan, bir yaz kampıdır. Dağa tırmanma, kumdan yontu yapma, drama çalışmaları, tekne gezisi, çömlek yapımı gibi etkinliklerin olduğu nitelikli bir kamptır burası. Kampa katılanlar, varlıklı ailelerin çocuklarıdır. Tümü ilkgeçliğin, daha doğrusu çocukluktan gençliğe geçişin, ilk uyanışların eşiğindedirler. Genelde amaç çılgınca eğlenmek, özgürlüklerini yaşamaktır. Görünürdeki sorunlar, hangi takımın iyi olduğu, hip-hopun gerekli mi, saçma sapan bir müzik mi olduğu, ya da duygusal şarkıların “soğan doğramakla eşdeğer” olup olmadığıdır. Asıl sorunsa kendileri ve karşı cinstir. Mavisel Yener, anneliğinin doğal birikimlerine mesleki bilgilerini ve yazarlığının keskin gözlemlerini  de ekleyince natülalist bir yaklaşımla o yaş gurubunun dünyasını oya işi  işler gibi ince ince gözler önüne seriyor. Yer yer bilinç akışı yöntemini çok iyi kullanarak gencin ruhsal sorunlarını roman akışını engellemeyecek bir derinlikte ele alıp işliyor. Roman kahramanı Ada’nın sırsayarı – ki sırsayarın ne olduğunu okur, romandan öğrenmeli- bu konuda tam bir belge.

Uzun ve sıkıcı çözümlemelere gitmeden yaratılan karakterlerin inandırıcılığı, karşılıklı  konuşmalardaki doğallık, serim bölümünde romanı okurla bütünleştiriyor. Bu bütünlük  içinde Mavisel Yener, okuru sürekli düşündürüyor. Sona doğru da her okur  kendi öznel yorumuyla romanın anlam katmanlarının zenginleşmesini sağlıyor. Bu nedenle roman bitince de bazı bölümleri yeniden okuyor, bazı tümceleri farklı yorumlarla, farklı biçimlerde yeniden algılıyoruz.

İlk yapıtlarından bu yana yazar, tertemiz bir Türkçe kullanıyor. Sözcüklere egemen. Birçok yazarın yerinde kullanmakta zorlandığı “ayrımsamak, us, izlence, evetleme, örtüleme” gibi sözcükleri doğal bir akış içinde tümcelerine yerleştirerek güzel Türkçe örnekleri veriyor. Dil zaman zaman şiirleşiyor: “Bilmediği bir dağın kanatlı atlarla çıkılan doruğunu özlüyordu Ada.” , “Islak kumda yalınayak yürürken, bulutsu kanatlarıyla denize yaklaşan bir su kuşu gibi hafif hissetti kendini.” , “Güneş, ardında pek çok renk ve iz bırakarak büyülü bilinmezde usul usul yitti.” , “Renkler geceye teslim olmaya başlamıştı.” , “.. gözlerinde biriken hüzün çiğleriyle gökyüzüne baktı.” tümcelerinde olduğu gibi.

Kişilerin varlığıyla bütünleşen anlatımdaki ustalık, sağlam, tutarlı kurgu ve öğretmen gibi değil, romancı gibi verdiği iletisinin yaşamsal önemi nedeniyle dikkatle okunması gereken bir kitap Sırsayar. Gençlerin kendilerini roman kahramanlarıyla özdeşleştireceği, çocuğunu daha iyi anlamak isteyen büyüklerin de yararlanıp severek okuyacakları bir kitap. Her kitaplıkta bulunmalı.

——————–
(*) Sırsayar, Bilgi Yayınevi, Aralık 2008, Ankara
Paylaş:

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.