Basından,  Sıcak Sıcak

MUCİZE KASABASI DEĞERLENDİRMESİ / SAADET SEVİNÇ DOĞAN / BARIŞ GAZETESİ (21 ŞUBAT 2021)

Mavisel Yener’in kalemi yine güzel bir seri için harekete geçmiş. Karşımızda bu defa Mucize Kasabası var. Kalemini zaten sevdiğim bir yazar ve bu sefer de severek okuduğum kitaplarla sarıp sarmalıyor okur olarak beni. Seriye Bahar Ünlüer çizimleriyle katılıyor. Leyla ile Leya, Uçan Kitaplık, Ejderha Semercisi isimli kitapların her biri ayrı güzel. Bilgi Yayınevi Çocuk Kitaplığı tarafından basımı yapılan seride birbirinden farklı konular iğne oyası gibi işleniyor.

Mavisel Yener yılların birikimi ile çocuklara aktarmak istediklerini ince ince ve onlara yakın bir dil ile sunuyor. İlk kitapta Leyla adlı kız çocuğu tekneden gelen mültecilerle başlıyor macerasına. Bu teknede boğulmasın diye korunan bir kedi var ve o kedi Leyla ile konuşuyor. Adını Leya koydukları kedi ile başlayan sıcacık bir dostluk hikayesi eşlik ediyor okur olarak bizlere. Usul usul akıyor sonra sayfalar. İki tür arasındaki ilişki ile iki kültür arasındaki ilişkiye bağlanıyoruz. Mavisel Yener ustalıkla oynatıyor kalemini her defasında. Göç ve göçmenlik kadar ötekileştirmeyi de oldukça güzel bir örnek üzerinden veriyor okura. 

İkinci kitapta ise okuma kültürü üzerinden maceralara dalıyoruz Leyla ve Leya ile. Bunlara eşlik eden ve balonuyla Leyla’ların bahçesine gelen yaşlı ve bilge amca var elbette. Bir de uçan balonun aslında kocaman bir kütüphane olduğunu görmek harikaydı doğrusu. Merak ve okuma kadar paylaşmak ve dönüştürmek gibi konular da bu bölümde ele alınıyor. İyiliğin bulaşıcı olması gibi iyi olan da dolaşıma giriyor yani kısacası.

Son bölümde ise bir açık hava müzesinde geziyor yine bu sevimli ikili. Açık hava müzelerini son yıllarda fark ettim ve tek kelimeyle bayıldım. En son gittiğim Ankara, Beypazarı’ndaki Yaşayan Köy mesela, tam da bu bölümdeki yer gibiydi. Bir taraftan kültürel mirasa sahip çıkıp onu gelecek kuşaklara aktarmak, diğer taraftan çocukların yaşayarak tarihi deneyimlemesine olanak veren yapılanma. Oldukça keyifli ve güzeldi doğrusu. Bu bölümde de yazar bunu konu alıyor. Leya’nın şaşırdığı, merak ettiği şeyleri bizler de merak ediyoruz. Leyla’nın dedesi bu açık hava müzesinde görevli ve geçmişte yaptığı işi sembolize ederek aktarıyor ziyaretçilere. Arkeoloji, antropoloji, sosyoloji, mimarlık gibi alanların bileşenleri ile alınan bir yol aslında bu mekanlar. Görerek, dokunarak, deneyimleyerek öğrenmek galiba işin en güzel yanı. Bizde yeni yeni oluşuyor bu anlayış ve yazar bu bölümde çok güzel işlemiş konuyu. Kısacası her bölüm ayrı ayrı işlediği konularla çok merak uyandırıcı ve etkileyiciydi. Elbette çizeri de atlamamak gerekiyor. O da çizimleriyle bütünlemiş metni. Son olarak çok hoşuma giden bir kısmı alıntılamak istiyorum. Çünkü yazmasam eksik kalacak gibi. İlk kitapta kediyi kurtaran ve Leyla’nın yaşadığı yere gelmesini sağlayan Abbas hakkında konuşuluyor. Leyla kediye “Abbas kim? Sahibin mi?” diye soruyor. Kedi ise “Hayır, hayır! O nasıl söz? Sahip mi? Hiçbir canlı diğerinin sahibi değildir. O benim arkadaşımdı. Öyle bir ortamda bırakmak istemedi beni. Daha güvenli bir yere gelmem için yardımcı oldu.” diyor. Bu cümlelerden sonra; keşke anlasak tüm ilişkilerde sahip olmanın anlamsızlığı ve sığlığını diye geçirdim içimden. Bir de; bu tarz duygu, ustalık ve içtenlikle yazılan kitapların artmasını diledim kendimce.

Saadet Sevinç Doğan

KAYNAK

Paylaş:

Bir yorum

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.