AMACIM ÇOCUKLARA “ÖĞRETMEK” DEĞİL / DENİZ COŞAN / BİRGÜN PAZAR (16 TEMMUZ 2023)
BİRGÜN PAZAR
MAVİSEL YENER İLE SÖYLEŞİ
ÇOCUK EDEBİYATININ ÖNEMLİ İSMİ MAVİSEL YENER:
Amacım çocuklara “Öğretmek” değil, onlarla “Dertleşmek”
Klasikleşen Mavi Zamanlar kitabıyla 20 yıldır pek çok çocuğun düş dünyasına eşlik eden yazar Mavisel Yener, bir nevi devam kitabı olan Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları kitabını gazetemize anlattı.
Söyleşi: Deniz Coşan
Dile kolay, Mavisel Yener’in farklı kuşaklardan yüzbinlerce okurun ortak belleğinde iz bırakan Mavi Zamanlar isimli romanı 20. yılını kutluyor. Üstüne üstlük bu anlamlı yıl dönümünü bir de devam kitabıyla taçlandırıyor. Geçtiğimiz aylarda raflara yerleşen Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları tek nefeste okunacak bir İzmir serüveni. Hazır, “Mavi Zamanlar” efsanesi yeniden körfez üzerinden esmeye başlamışken, Mavisel Yener’le bir araya gelip yeni kitabı hakkında konuştuk:
- Mavisel Yener külliyatında apayrı bir yerde duran Mavi Zamanlar’ı anmadan yeni devam kitabı Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları’ndan bahis açmak olmaz. Çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatımızın kilometre taşı yapıtlarından Mavi Zamanlar’ın başarısını neye bağlıyorsunuz?
Mavi Zamanlar’ın yazılış amacı çocuklara “öğretmek” değil, onlarla “dertleşmek” ve edebiyatı sevdirmekti; çocuk okurlar bunu hissetti ve kitapla el ele tutuştu. Arkeoloji bilimi, mitoloji, sanat tarihi, kültürel varsıllıklarımız ve serüveni birleştirmiş bir yapıt olarak çocuk edebiyatımızda bu alanda kaleme alınmış pek çok kitaba öncülük etti. Mavi Zamanlar’la büyüyen çocukların yarının nitelikli okurları ve yazarları olacağını biliyordum.
- Mavi Zamanlar aynı zamanda, nitelikli eserleri ön plana çıkarma misyonuyla 2003 yılında ilk kez düzenlenen Tudem Edebiyat Ödülleri tarafından “Birincilik”le ödüllendirilmişti. Günümüzün en prestijli edebiyat ödüllerinden biri olarak anılan Tudem Edebiyat Ödülleri yazın serüveninizi nasıl etkiledi?
Tudem Edebiyat Ödülü gibi nitelikli bir ödülü kazanmak kariyerimi, motivasyonumu olumlu yönde etkiledi; yeteneğimin, çalışmamın onaylanması geniş bir okuyucu kitlesi tarafından fark edilmem anlamına geldi. Bu da daha çok sorumluluk, daha çok çalışma demekti benim için. Sonraki yıllarda Tudem Edebiyat Ödülleri koordinatörü ve seçici kurul üyesi olarak da görev aldım, bu ödül sayesinde pek çok nitelikli yapıtın çocuk edebiyatımıza kazandırılmasına tanıklık ettim.
- Mavi Zamanlar, pek çokları için artık modern bir klasik. Bugünkü Mavisel Yener’in hayal gücü ve kalemiyle yirmi yıl önce yayımlanmış bir romanın köklerine geri dönme ve onun devamını yazma fikri nasıl gelişti? Bunca zaman sonra sizi ne harekete geçirdi?
İkinci kitabı yazma fikri zihnimde yirmi yıl dönüp dolaşmış demek ki. İkinci romanın kendine özgü tarzıyla, sesiyle Mavi Zamanlar’ın gölgesinde kalmayacak bir yapıt olması gerekirdi. Bu nedenle biraz çekiniyordum doğrusu. Devam kitabı için Tudem Yayınevi yayın yönetmeni İlke Aykanat Çam ile editörüm Hülya Dayan beni motive ettiler. Böylece, Mavi Zamanlar’ın devamını kaleme aldım. Neden yirmi yıl beklediğimin yanıtını kitapta veriyorum aslında: “Kitapların da zihni vardır, o zihnin derinliklerinde sakladıklarını merak edip sabredenler, eninde sonunda sırları öğrenir.” Ben ve okurlarım, sabrettik, zamanını bekledik. Ağaçların çiçeklenmeyi, bebeklerin doğmayı, bulutların yüklenmeyi beklediği gibi bekledik.
- Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları, kadim kent İzmir’in şah damarından beslenirken insanlığın tarihteki rolü üzerine düşündüren çok katmanlı bir anlatı sergiliyor. Belli ki uzun bir ön çalışmanın meyvesi olan, demlenmiş bir olgunluk eseri var karşımızda. Bize biraz romanın yayına hazırlık sürecinden bahsedebilir misiniz?
Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları, kurmaca ve gerçekliğin bileşkesi olan, yerel ile evrenseli birleştiren, geleceğin ipuçlarını veren bilim kurgusal bir roman. Hazırlık sürecinde hikâyenin geçtiği dönemleri ve yerleri araştırdım; olayların nedenlerini, koşullarını ve sonuçlarını anlamaya çalıştım. Tarih kitapları, gazeteler, dergiler ve İzmir kültürü araştırma yaparken kullandığım kaynaklardan oldu. Hikâyenin açıklanmayan yönlerini veya alternatif tarih senaryolarını, kurgusal öğeler olarak kullandım elbette. Bunları yapmak yazma sürecimi uzattı ama katmanlı bir roman için gerekliydi. Kitaba koyacağımız fotoğraf ve gazete küpürleri için bile epey mesai harcadık, fotoğraf sanatçısı Birol Üzmez kuleye girerek çekimleri yaptı. İlke Aykanat Çam, Hülya Dayan ve Barış İnce, yapı, içerik, yazım konusunda büyük emek harcadılar. Zeynep Özatalay kapağı çizdi. Kitabın mutfağında nitelikli bir takım çalışması yapıldı diyebilirim.
- Her ne kadar bir devam kitabı şeklinde algılanacak olsa da tek nefeste okunacak bağımsız bir romana imza atmışsınız aslında. Bu noktada önemli bir soru beliriyor zihnimde: Serinin ilk halkasını okuyanlar -ki birçoğu artık yetişkin ve hatta ebeveyn- bunca zaman sonra Mavi Zamanlar’ın evrenine neden geri dönsünler?
Mavi Zamanlar’ı okuyanlar eski bir dostla karşılaşmış gibi olacak, onunla yılların özlemini giderecekler. Ama bu serinin özelliği, iki kitabın birbirinden bağımsız olarak da okunabilmesi. Bu nedenle yayınevi, birinci, ikinci kitap ibaresi koymadı. İster Mavi Zamanlar’dan başlayın ister Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları’ndan, başka yaşantılarla yolunuzun kesiştiğini fark edecek, kültürlerarası bağ kuracak, kendini zamanın efendisi zannedenlerin hırslarına nasıl yenik düştüklerini görecek, çözüm yollarıyla ilgili düşünmeye başlayacaksınız.
- Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları, bizleri 1974, 2035 ve 2185 yıllarına doğru esrarengiz hadiselerin cereyan ettiği bir zaman çarkına çağırıyor; geçmiş, şimdi ve gelecek hakkında değerli görüşler sunuyor. Romanın kurgusunu oluştururken üç ayrı zamanda geçen olayları tek bir potada eritmeyi tercih etmenizin sebebi neydi?
Kurgunun en zorlayıcı ama en zevkli yanı üç ayrı zamanı birleştirmekti. Roman, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında bağ kurduğu için bu yöntemi tercih ettim. Tarihin, arkeolojinin, göçlerin, insan davranışlarının birbiriyle ilişkili bütüncül bir süreç olduğu yansıtmak istedim. Ayrıca, 2185 yılında Pirene Dağları’ndaki, güvenlik seviyesi yüksek gizli tesiste olanları anlatarak, “gelecek yüzyılda insanlığı neler bekliyor?” konusunda okuru bir beyin fırtınasına davet ettim.
- Dolunay Masalcıları, her iki kitapta da hayata dair çok önemli mesajlar fısıldıyor kulağımıza. Geçmişten günümüze önemli sorumlulukları bulunan bu öncü ruhlar “yeni nesil” okurlara gerçekte neyi anlatmak istiyor olabilir?
Roman, uygarlığın bir döngü olduğunu, tarih öncesi dönemlerde de insanlığın dünyaya hükmetme duygusunun, açgözlülüğünün uygarlıkların sonunu getirdiğini anlatıyor. Okuruna “Kötülüğe karşı iyilik, yalancılığa karşı dürüstlük, cimriliğe karşı paylaşımcılık var. Seçim senin!” diyerek, geleceği onların avuçlarına bırakıyor. Ortak akılla aynı hedefe ilerlenmezse neler olabileceğine okur karar versin!
- Romanda “Beklemek, doğanın en büyük armağanıdır,” diyorsunuz. Zamanla ve kendileriyle sürekli bir yarış içerisindeki günümüz insanı için sabretmek ve beklemeyi öğrenmesini ummak ne kadar gerçekçi? Yeni nesil okurlar, tıpkı seride bahsi geçen elyazması gibi bir kitapla baş başa kalsalar, onu doğru okumayı ve anlamayı becerebilirler mi sizce?
Sabır ve beklemek, günümüz gençleri için zor olabilecek meydan okumalardan biri. Günümüzde hızlı bilgi erişimi, anlık iletişim araçları ve çeşitli teknolojik gelişmeler, anında sonuç alma beklentisini artırdı. Bu nedenle, sabırlı olmak ve bir şeyi beklemek, bazı gençler için zorlu bir süreç olabilir ama bu da bir beceridir, öğrenilebilir. Çünkü biz öğrenmezsek, zaman öğretecek! Yeni nesil okurlar, seride söz edilene benzer bir kitapla baş başa kalsalar, onu doğru okumayı ve anlamayı başarabilirler bence. Çünkü doymak bilmezlere, “hayır” diyebilme gücüne sahip olanlar sadece gençler!
- Özellikle genç okurların seri kitaplara gösterdiği ilgi yadsınamaz bir gerçek. Mavi Zamanlar’ın üçüncü serüveni için bir yirmi yıl daha sabretmeli mi okurlar? Yoksa Dolunay Masalcıları’nın yeryüzündeki görevi tamamlandı mı?
Serinin ikinci kitabını yirmi yıl sonra yazdığım düşünülürse, üçüncü için pek de zamanım kalmadı gibi… Şaka bir yana, şu andaki iç sesim serinin bittiğini söylüyor. Fakat günün birinde hâlâ anlatılacak bir şeyler olduğunu düşünürsem neden olmasın. Dolunay Masalcıları’nın yeryüzündeki görevi asla bitmez, onlar her zaman iyiliğin koruyucusudur.