AJANDAKOLİK SÖYLEŞİSİ / NİLÜFER TÜRKOĞLU (2 MAYIS 2023)
Çocuk ve gençlik edebiyatının üretken kalemlerinden Mavisel Yener, Tudem Edebiyat Birincilik Ödüllü romanı Mavi Zamanlar’ın okurla buluşmasının 20. yıl dönümününde “Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları” isimli sürpriz devam kitabıyla okurunu yine sürükleyici bir maceraya davet ediyor. Yener ile kitabının 20. yılını birlikte kutladık.
SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
Mavisel Yener’den yeni bir kitap, Mavisel Yener ile yeni bir söyleşi… “Bu kitabı yazmam benim için de sürpriz oldu. Aslında, okurlarım Mavi Zamanlar’ın devamını yazmamı yıllardır çok istiyordu. Neden yirmi yıl beklediğimin yanıtını kitapta veriyorum aslında” diyor. Okurlarının çok sevdiği Mavi Zamanlar’dan 20 yıl sonra gelen “devam kitabı” “Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları”, onun deyimiyle “İzmir’in şah damarından beslenen kurmaca bir roman.” Bursa Kitap Fuarı’nda yakaladığım yazar ile yine klavyeler arası iki lafın belini kırdık.
20 yıl önceye bir gidelim, o “Mavi Zamanlar”a… 2003 yılında TUDEM Edebiyat Birincilik Ödülü kazanan kitabınız “Mavi Zamanlar”ı nasıl yazmaya karar verdiniz, biraz nostalji yapalım.
Anadolu’muzun kültürel varlıklarından olan Allianoi antik kentinin sular altında kalma olasılığı içimi acıtıyordu, bunu okurla paylaşmak, dertleşmek istedim. Çocuklara “öğretmek” için değil, onlarla “dertleşmek” için yazdım Mavi Zamanlar’ı. Sonrasında da dosyayı yarışmaya gönderdim, birincilik ödülü alarak okurla buluştu.
Size yarışmayla ödül gYatiren bu kitapta da bir yarışma var, öykü yarışması. Birce ve arkadaşlarının bu yarışmayı kazanmasıyla başlayan roman, antik su kenti Allianoi’de geçiyor. Yani aslında Bergama’da. Önce ilk roman üzerine konuşalım istiyorum. Ne de olsa 20. yılını kutluyor, “Mavi Zamanlar”. Kitabı henüz okumamış okurlarınız için “Mavi Zamanlar”dan biraz bahseder misiniz?
Elinize bir kitap aldınız, okumaya başladınız. Birdenbire kitapta şu uyarı ile karşılaştınız: “Onca kitabın içinden bunu seçmen bir rastlantı olamaz, değil mi? Şimdi bir sözleşme yapmalıyız seninle. Bu masalı okumaya başlarken bilmelisin ki ya sonsuza taşımalısın bu gizemi ya da hemen bırakmalısın okumayı. Çünkü o sana, dereden tepeden, dumanlı dağlardan, ateşli sulardan geçip de geldi. Senin dünyan hangi zaman diliminde olursa olsun, suyun ateşinin kaynağındaki gizemi bulmalısın. Masalım seni Mavi Zaman’daki hamama götürecek, çözmen için gizemi. Sakın demeyesin, hamamın kubbesi yok, tası yok, kurnası yok! İşte ilk ipucu sana. Dünya güzeli su perisi hâlâ yıkanıyor orada” (S.10). Böyle bir uyarı ile siz karşılaşmış olsaydınız ne yapardınız? Kitabı hemen elinizden bırakır mıydınız, yoksa okumaya devam edip işin gizemini çözmeye mi çalışırdınız? Mavi Zamanlar 20.yılında da bu soruyu sormayı sürdürüyor okuruna. Serüvene olan merakları sayesinde masalın şifrelerini çözen çocukların, sözcüklerin gerisinde, yaşama dair nice anlamlar keşfetmeleri, geçmişle geleceğin buluşması, tarihe saygı, geleceğe aktarılan umut, masal ve gerçekle iç içe geçmiş sıra dışı bir öykü sunuyor Mavi Zamanlar.
Daha ilk sayfalarda yer alan Ahmet Günbaş’ın Allianoi üzerine yazdığı şiiri kitabı yazmaya başlamadan önce ilham verenlerden mi?
O şiir Mavi Zamanlar yayımlandıktan sonra yazıldı. Dizeleri çok sevdim, sonraki baskılarda kitabın başına, şairin izniyle koydum.
“ANTİK KENT ALLIANOI’Yİ YÜREĞİMLE DİNLEDİM”
Aynı zamanda termal bir kent özelliği de taşıyan Allianoi’ye gitmiş olduğunuzu tahmin ediyorum. Yortanlı Barajı’nın suları altında kalan bu antik kent üzerine gözlemleriniz neler? Sizi bu kentle ilgili en çok ne etkiledi?
Elbette defalarca gidip gözlem yaptım. O sıralar arkeologlar kazıları sürdürüyorlardı. Henüz baraj yapılmamıştı. Bu antik kent ve ortasından geçen İlya çayı bana pek çok masal anlattı. Beni en çok etkileyen yanı, termal/şifalı suları olduğu için var olmuş ama sular altında yok olacak bir kent olmasıydı. Ona kulak verdim, yüreğimle dinledim.
Yakın zamanda Anadolu Efsaneleri üzerine yazdığınız “Anadolu Efsanelerinin Peşinde” kitabınızdan da yola çıkarak eski çağlara ait keşifler epey ilginizi çekiyor olmalı. Efsanelerin ve mitolojinin, Mavisel Yener’in yazın hayatında yeri bir başka sanki. Bu bağlamda edebiyatınızı besleyen romanlar, kitaplar neler?
Genel olarak edebiyat dünyasında efsaneler ve mitolojiler, yüzyıllardır yazarlar ve sanatçılar tarafından ilham kaynağı olarak kullanılmış. Türk edebiyatı da dünya edebiyatı gibi efsaneler ve mitolojilerden beslenen bir geleneğe sahip. Elbette ben de bu zenginlikten etkilenmiş bir yazarım. Homeros’un İlyada ve Odysseia’sı, Oğuz Kağan, Köroğlu gibi Türk mitolojisinden etkilenerek oluşmuş destanlar, Yaşar Kemal (İnce Memed), Yusuf Atılgan, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Sabahattin Ali gibi Türk mitolojisinden etkilenmiş ve yapıtlarında bu öğeleri kullanmış yazarlar beni bu anlamda beslemiştir. Eserlerinde İskandinav ve Kelt mitolojilerini kullanan, Yüzüklerin Efendisi serisi ile ünlenen Tolkien, eserlerinde Kelt ve Germen mitolojilerini kullanan, Amerikan edebiyatının en önemli isimlerinden olan Poe beni besleyen yazarlar arasındadır.
Ve 20 yıl sonra bir devam kitabıyla geldi “Mavi Zamanlar”. Gizli bir geçidi araştırırken kaybolan arkeolog Tılsım Akasya’yı arayan iki arkadaşın öyküsünü anlattığınız “Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları”, yine gençleri sürükleyecek bir macera olarak karşımıza çıkıyor. Bu kitapta okuru neler bekliyor?
Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları, tarih boyunca insanın sesini, macerasını, içsel yolculuğunu da yansıtan, fantastik ve bilim kurgusal yanı da olan, İzmir’in şah damarından beslenen kurmaca bir roman. Tarih, coğrafya, genetik, tıp gibi bilim dallarına dikkat çekerken okurun merak, serüven duygusunu tetikleyen bir kitap. Okurlar sayfalarda dolaşırken eski bir arkadaşa rastlamış gibi olacak. 1974, 2035 ve 2185’de geçen üç bölümden oluşan roman, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında bağ kuruyor. Romanın kurgusu, 1974’te yaşanan büyük İzmir depremi ekseninde gelişmeye başlıyor. Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları isimli, antika, el yazması kitabın Cenovalı kâşif Kristof Kolomb ile ilişkisi, Tarihi Kemeraltı Çarşısı, Agora kalıntıları, Kızlarağası Hanı, Saat Kulesi, Meksika’nın yüksek yaylalarındaki Aztek Diyarı ile İzmir’in bağlantısı ve daha pek çok gizem bekliyor okuru. Bu roman, çok çok uzaklardaki başka yaşantılarla yolumuzun kesiştiğini fark ettiriyor, kültürlerarası bağ kuruyor. Roman, uygarlığın bir döngü olduğunu, tarih öncesi dönemlerde de insanlığın dünyaya hükmetme duygusunun, açgözlülüğünün uygarlıkların sonunu getirdiğini anlatıyor. Okuruna “Kötülüğe karşı iyilik, yalancılığa karşı dürüstlük, cimriliğe karşı paylaşımcılık var. Seçim senin!” diyerek, geleceği onların avuçlarına bırakıyor.
Bu bir devam kitabı çünkü “Mavi Zamanlar”da bu hikayeden biraz bahsediyordunuz. Peki neden 20 yıl beklediniz yazmak için? “Mavi Zamanlar”ı yazarken bunun bir seriye dönüşeceğini hiç düşünmüş müydünüz?
Bu kitabı yazmam benim için de sürpriz oldu. Aslında, okurlarım Mavi Zamanlar’ın devamını yazmamı yıllardır çok istiyordu. Neden yirmi yıl beklediğimin yanıtını kitapta veriyorum aslında: “Kitapların da zihni vardır, o zihnin derinliklerinde sakladıklarını merak edip sabredenler, eninde sonunda sırları öğrenir. Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları, ipuçlarını vereceği kişilerin onu bulması için sabretti, zamanı bekledi… Beklemek, doğanın büyük armağanlarından biriydi çünkü. Ağaçların çiçeklenmeyi, bebeklerin doğmayı, bulutların yüklenmeyi beklediği gibi bekledi. (s.150).”
“BELKİ BİN KEZ YENİDEN OKUDUM KİTABIMI”
Kurmaca ile gerçeği üç ayrı zamanda, 1974, 2035 ve 2185 yıllarında esrarengiz hadiseler çerçevesinde bir kurgu ile anlatmak kimi zaman zorlayıcı olmadı mı? Bunu bir yazar için doğru düzgün yapabilmenin sırrı ne?
Kurgunun en zorlayıcı ama en zevkli yanı üç ayrı zamanı birleştirmekti. Çok dikkatli çalışmak gerekiyordu. Abartmak istemem ama belki bin kez yeniden yeniden okudum, boşluk kalmamasına ve o zamanların özelliklerine sadık kalarak yazmaya özen gösterdim. Bu konuda yayınevim de büyük katkı verdi. Üç editör emek harcadı; İlke Aykanat Çam, Hülya Dayan, Barış İnce defalarca okudular. İyi bir takım çalışmasıyla okurların hak ettiğince nitelikli bir kitap sunduğumuzu düşünüyorum.
Bir üçüncü kitap olacak mı?
Bu seriye yirmi yılda bir devam ettiğim düşünülürse, üçüncü için pek de zamanım kalmadı gibi… Şaka bir yana, şu andaki iç sesim serinin bittiğini söylüyor. Fakat günün birinde hâlâ anlatılacak bir şeyler olduğunu düşünürsem neden olmasın.
Her iki kitabın en büyük ortak özelliklerinden biri de son sayfalarda okurla paylaştığınız fotoğraflar, gazete kupürleri… (gazete manşetleri vs.) Üzerine epey araştırma yapılmış iki kitap olduğunu buradan yola çıkarak da anlıyoruz. Yazma süreciniz de epey uzun sürmüş olmalı. Kurguyu gerçek olaylardan yola çıkarak yaparken nasıl bir yol izliyorsunuz?
Mekân kitaplarımda önemli bir yer tutar, o mekanların fotoğraflarını paylaşarak, okuru gerçek ve düş arasındaki o görünmez çizgiye daha da çok çekmiş oluyorum. Kurguyu gerçek olaylardan yola çıkarak yaparken ilkin, hikâyenin geçtiği dönemi ve yerleri araştırıyorum. Bu, olayların nedenlerini, koşullarını ve sonuçlarını daha iyi anlamama yardımcı oluyor. Tarih kitapları, gazeteler, dergiler araştırma yaparken kullandığım kaynaklardan. Eğer gezip görme şansım varsa bunu da mutlaka yapıyorum. Gerçek olayları doğru bir şekilde tasvir etmek önemli, ancak bunları kurgusal hikâyeye uygun hale getirmek de önemli. Hikayedeki karakterlerin gerçek hayatta yaşayan kişilerden ilham alması mümkün. Ancak, genellikle karakterleri yalnızca gerçek hayattaki kişilere bağlı kalmadan, onların kişisel özelliklerini ve hedeflerini belirleyerek oluşturuyorum. Gerçek olaylar arasında geçen bağlantıları, kurgusal hikayemle uyumlu hale getiriyorum. Olayların sıralaması ve karakterlerin karşılaştığı engeller, gerçek olaylarla örtüşmeli, ancak hikayem için anlamlı ve etkileyici olmalı. Hikâyenin açıklanmayan yönlerini veya alternatif tarih senaryolarını, kurgusal öğeler olarak kullanıyorum elbette. Bunları yapmak yazma sürecimi uzatıyor ama katmanlı bir roman için gerekli. Kitaba koyacağımız fotoğraf ve gazete küpürleri için bile epey mesai harcadık. Örneğin, İzmir Saat Kulesi’nin iç mekanının fotoğrafını okurlara göstermek istedim. Meğer bunun için izinler alınması gerekiyormuş. Büyük Şehir Belediyesi, İzmir Emniyet Müdürlüğü, İzmir Valiliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ayrı ayrı yazışarak resmi izinleri aldım ve fotoğraf sanatçısı Birol Üzmez kuleye girerek çekimleri yaptı. Anlayacağınız, kitabın mutfağında hummalı bir çalışma yapıldı.
Sizi yazmaya teşvik eden en büyük motivasyonunuzu merak ediyorum.
Genelde içsel motivasyona sahip biriyim, yazma sürecinden keyif alıyorum. Hikâyeler yaratmayı seviyorum. Eğer Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları’ndan söz ediyorsanız, en büyük motivasyonu okurlarım veriyordu yıllardır. Fakat ikinci romanın kendine özgü tarzıyla, sesiyle Mavi Zamanlar’ın gölgesinde kalmayacak bir yapıt olması gerekirdi. Bu nedenle biraz çekiniyordum doğrusu. Devam kitabı için Tudem Yayınevi yayın yönetmeni İlke Aykanat Çam ile editörüm Hülya Dayan beni motive ettiler. Böylece, Mavi Zamanlar’ın devamını kaleme aldım.
Belli bir yazma rutininiz var mı? Mesela sekizde uyanıp dokuzda yazmaya başlayıp akşama kadar hiç durmadan soluksuz yazar mısınız?
Mutlaka her gün yazarım ve okurum ama saatlerle işim yok doğrusu. Kendime süre kısıtlaması koymam. Her yerde, her zaman yazabilirim.
Sizinle daha önce TUDEM Yayınları’nın “Sen de Oku” kitapları için bir söyleşi yapmıştık. Okuma güçlüğü çeken, disleksik çocuklar için hazırlanan klasikler koleksiyonunda Ezop Masalları’nı yeniden anlatmıştınız. Proje devam ediyor mu? Yeniden bir klasiği yazmayı düşünüyor musunuz?
“Sen de Oku” projesi pek çok yazarın katkısıyla devam ediyor. Çocuklar çok sevdi o seriyi. Beni heyecanlandıran bir proje. Yazma yolculuğunda limitler koymamayı öğrendim; şimdilik öyle bir düşüncem yok ama yüreğimin beni götürdüğü bir klasik olursa çocuklar için bu koleksiyona onu da katmayı düşünürüm elbette.
Bugünlerde masanızın üzerinde yazılmayı başlayan yeni bir hikâye var mı?
Evet var ve çok heyecanlıyım. Yine, yeni bir roman için araştırmalar dünyasına daldım. İlhamın doğası gereği, gece gündüz aklımda.
Son olarak Ajandakolik okurları için söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Mavi Zamanlar’ın ve Tudem Edebiyat Ödüllerinin 20. Yılını kutlama kitabımız olan Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları’nı Ajandakolik okurlarıyla paylaşmak benim için sevinçti, emeği gördüğünüz için teşekkür ederim. Okurlarımın kitapla ilgili görüşlerini heyecanla bekliyorum. Bana www.maviselyener.net adresinden yazabilirler.
Okurunuz bol olsun. Nice kitaplarınızın 20. yıllarına…