DOLUNAY DEDEKTİFLERİ VE ELMA ŞEKERİ ÜLKESİ / H. SOYŞEKERCİ / KİTAP POSTASI (11 AĞUSTOS 2012)
“Gülüş, ruhun hiç şaşmayan aynasıdır. / Yalnız çocuklar kusursuz bir gülüşle gülmesini bilirler.” –Dostoyevski
Bu hafta çocukluk ve ilk gençlik çağındaki okurlara seslenen birbirinden ilginç, birbirinden güzel kitaplarımız var. Önce, değerli çocuk yazarı ve çocuk edebiyatı eleştirmeni Mavisel Yener’in kitapları arasında dolaşalım. Daha sonra, Görünmez Olan Tonino’yu selamlayalım. Kitaplarla daima…
“Dolunay Dedektifleri”yle birlikte iz sürmenin heyecanı
Mavisel Yener, çocuk edebiyatına hem yaratıcı kurgularıyla hem de çözümleyici eleştiri ve değerlendirme yazılarıyla yoğun emek veren yazarlar arasında başta gelen isimlerden. Onun, her yaş grubuna seslenen masal, öykü, roman, şiir, tiyatro gibi türlerde pek çok çocuk kitabı yazdığını ve çocuk edebiyatının bol ödüllü yazarlarından biri olduğunu da belirtmemiz gerek.
Bu hafta Mavisel Yener’in farklı yaş grupları için kaleme aldığı en yeni kitaplarından söz edeceğim. Bunlardan ilki; yazarın dizi roman olarak kaleme aldığı Dolunay Dedektifleri’nin son maceralarını kapsayan Dolunay Dedektifleri-Ölüler Ormanı başlıklı, heyecanlı, sürükleyici, soluk soluğa okunan bir kitap.
Yazarın Dolunay Dedektifleri dizi romanları sırayla; İz Peşinde, Dehşet Mektuplar, Mumya Dükkânı, Korkunç Satranç ve Ölüler Ormanı adlarını taşıyor. Bu romanların tümünde Birce, Ece, Bilgecan, Ada adlı kızlar ve Oğuz adlı bir erkek çocuktan oluşan grubun başından geçenler anlatılıyor. Çok meraklı, araştırmacı bu beş kafadarın yaşadığı türlü türlü olaylar, hareketli bir kurgu içinde aktarılıyor.
Bu kitaptaki maceralarında, yarıyıl tatilini yazlık evlerinde geçirmek isteyen anne babalarıyla Urla’ya gelen Birce ve kardeşi Ece; Kaş’tan gelen kuzenleri Bilgecan ve Oğuz’la birlikte, inanılmaz gizemli, heyecanlı, meraklı; bazen de korkutan ve ürperten olayların içinde buluyorlar kendilerini.
Bir akşam vakti çarşıdan dönüp ıssız ve karanlık mezarlığın yakınlarından geçerlerken, on üç yaşlarında, hiç tanımadıkları bisikletli bir kızın, mezarlığın önünde bisikletinden inerek onu bir duvara dayamasına, sonra da mezarlığın içine girmesine bir anlam veremez ve gizlice kızı izlemeye başlar bizimkiler. Kız, bir mezarın önünde durur ve o mezarın çeşitli açılardan fotoğraflarını çeker. Bizimkiler soluk bile almaya çekinerek onu izlerlerken, birden onlara doğru gelen birkaç adamın gölgesiyle şaşkına döner ve iyice korkup karanlıkta ağaçların ve mezar taşlarının arkasına sinerler. Ancak, adamlar bir anda sanki hayaletmişçesine yitip giderler. Bu adamların buraya gelen bisikletli kızla ilgisi olup olmadığını, gecenin o saatinde kızın ve adamların mezarlıkta ne işi olabileceğini merak eden kahramanlarımız, vaktin hayli geç olması üzerine evlerine yönelirler sessizce. Ama mezarlıkta düğümlenen bu olayları mutlaka çözmeye kararlıdırlar. Sonrasında olaylar giderek daha da esrarengiz ve meraklı bir hal alır; mezarlığa giren kız, izlendiğini fark ederek onlarla konuşmaya çalışır ve kendisini niçin izlediklerini sorar.
Olayların içine başka olaylar, başka kişiler de karışır. Bizimkiler iz sürmeye devam ederler; karanlık ve gizli işler çeviren birileri de onları telefonla tehdit etmeye kalkınca çok korkarlar. Ne kadar meraklı, araştırmacı ve kararlı da olsalar, hepsi birer çocuktur sonuçta; bazen korkudan ürperdiklerini, adeta kanlarının donduğunu hissederler. Sonunda Kaş’taki arkadaşları Ada’yla internet üzerinden konuşurlar ve Ada’nın polis müdürü babasına ulaşıp olaylarla ilgili kendisine danışırlar. Karmaşık olaylar hem çocukların hem de polisin çabalarıyla aydınlığa çıkacaktır; ama görülecektir ki, hayatta ve romanlarda her zaman her giz çözülmemekte ve bazı gizler daima giz olarak kalmayı sürdürmektedir.
Bütün Dolunay Dedektifleri dizi romanlarının, çocuk okurların, heyecan, serüven ve keşfetme duygularına seslendiğini; meraklı kurgusuyla olaylar arasındaki ilişkileri görüp anlamlandırma, parçadan bütüne gidebilme, analitik düşünebilme gibi düşünsel süreçlerini harekete geçirdiğini belirtebiliriz. Bu tarz romanlar, bazı hayat tecrübelerini de aktarırlar çocuk ve gençlere; insanları daha iyi tanımaları konusunda onlara yardımcı olurlar. Dedektif romanları, Dolunay Dedektifleri dizisi gibi sorumlukla ve dikkatle yazılırsa; içinde heyecan ve korku dozu dengede tutulursa, şiddet unsurlarına yer verilmeden olayların çözümü gösterilirse, çocuk okurların serüven/merak duygularına seslendiği için okumaktan keyif aldıkları kitaplar arasında başta gelirler.
Dolunay Dedektifleri’nde Mavisel Yener’in incelikli dil ve üslubu, çocuk kahramanların diyaloglarında ve romanın atmosferini yaratmada yine etkin rol oynuyor. Yazarın; korkulu, gizem ve merak dolu bir roman atmosferi yaratmış olduğu görülüyor. Dolunayın soğuk ve soluk ışığında büyüyen gölgeler, karanlıktan gelen fısıltılar, uçuşan yarasalar, karaltılar, mezar taşları, el fenerinin cılız ışığı, karanlığın içinden beyaz bir kedinin fırlayıp çıkması… ve daha ne çok heyecan!..
Romanın bence dikkate değer ve özgün yönlerinden biri de; olayların izini süren çocukların, okurları aynı zamanda Urla ve çevresinde bir kültür turuna çıkarmaları. Necati Cumalı anı evinden; Urla’nın yerel tarihine; meşhur Urla katmerinden zeytinyağı işliklerine; Karantina adasından; İskele’den, kentin tarihi taş evlerine… Romanın sayfaları arasında, pek çok yerel kültür zenginliği, didaktik olmayan bir yaklaşımla, metnin dokusuna sindirilerek işleniyor.
Dolunay Dedektifleri’nde ilk gençlik çağına özgü duygulanmalar, içsel çatışmalar, kardeşler arasındaki çekişmeler, ebeveynlere saygıyla davranma; ama onların hatalı ve çelişik tutumlarını sorgulama şeklindeki ergenlere özgü davranış biçimleri konuşma, tutum ve tavırlar içerisinde sergileniyor; böylece 12 yaş üzeri okurlar kitabın kahramanlarında kendi gerçekleriyle yüz yüze geliyorlar. Dolunay Dedektifleri çocukluk ve ilk gençlik çağındakilerin ilgiyle, keyifle okuyacakları kitaplar arasında yer alıyor.
(“Dolunay Dedektifleri-Ölüler Ormanı”, roman, yazan: Mavisel Yener, kapak ve resimler: Murat Sayın, 12 yaş ve üzeri, Bilgi Yayınevi, 160 sayfa, 10,00 lira)
Gezegenler arasında bir masal evreni “Elma Şekeri Ülkesi”
Masallar, çocukların yaratıcı düş gücünü harekete geçiren, içerdiği mesajlarla onlara çeşitli yaşam deneyimleri aktaran ürünlerdir. Masallar, insanlara insanlığın çocukluk döneminin bir armağanıdır ve her çocuk okuduğu ya da dinlediği masalda bir şekilde kendini bulur. Anonim halk masallarının yanı sıra, yazarlar tarafından yazılan özgün ve modern masallar da çocuk dünyasında iz bırakır.
Mavisel Yener’in masallarından bir demet, Elma Şekeri Ülkesi’nde, Masalcı Dede’nin masal sandığının içinde çocukları bekliyor. Eski masalların anlatıcıları, diyar diyar dolaşırlar, topladıkları düş ve yaşantı parçalarını birleştirip yeni masallar yaratır ve yine diyar diyar gezerek insanlara anlatırlarmış. Çağımıza özgü bilimkurgu tadında masalların yer aldığı Elma Şekeri Ülkesi’ndeki mor sakallı Masalcı Dede, bazen kanatlı bir bulut üzerinde, bazen de görünmez arabasıyla gezegenden gezegene, düşten düşe geziniyor, masal sandığını harika masallarla doldurup dünyalı çocuklarla ve öteki gezegenlerin çocuklarıyla paylaşıyor.
Masalcı Dede, insana özgü bütün zayıflık ve kötülükleri, bilgece bir bakışla izliyor, gösteriyor çocuk okurlara. Kendi gölgesiyle bile kavga eden, öfkeli, huysuz bir adamı masallarına almıyor mesela; aşırı hırslı, kıskanç ve kötücül insanları da. Bazen, mavi bir zarftan çıkan bilgece sözleriyle çocuklara ulaşıyor Masalcı Dede: “Umut edilenle daha sonra gerçekleşen arasında galaksiler kadar uzaklık olabilir kimi zaman. Düş kırıklığı yaratan her olay, içinde armağanını saklar.” sözleri, ışıkla dolduruyor umutsuz kalpleri.
İçimdeki çocuğun, kitaptaki Karadelik Masalcısı masalından çok etkilendiğini belirtmeden geçemeyeceğim.“İlksizlerin ilkinde, masmaviliğin orta yerinde, bitmek tükenmek bilmeyen bir karadelik uzanırmış.” diye başlayan bu kara masalda Masalcı Dede’miz, rüyasında kendisini sürekli çağıran Karadelik Masalcısı’nı ziyarete gider. Görür ki karadelik negatif bir evrendir; burada bütün bilgiler kaybolur; masallar da yitip gider. Karadelik Masalcısı’nın hiç masalı yoktur, masalcılar çağırıp onlardan masallar öğrenir sürekli. Başkalarının masallarını kopyalayıp bir de kapkara bir kitap yazmaya kalkmıştır Karadelik Masalcısı. Sonrasında Masalcı Dede bilgece sözlerinden birini söyleyerek veda eder ona.
Elma Şekeri Ülkesi, okuyanın zihninde yeni ufuklar açan ve yaşam için rehberlik eden bilgece sözleriyle; insanın çelişkili hallerine hoşgörü ve anlayışla yaklaşan Masalcı Dede’si ile gerçek bir masal şöleni sunuyor. Dede’nin muhteşem masal sandığı, daha nice düşlere gitmek üzere küçük okurların keşfini bekliyor.
(“Elma Şekeri Ülkesi”, masal, yazan: Mavisel Yener, kapak ve resimler: Murat Sayın, 8-10 yaş, Bilgi Yayınevi, 96 sayfa, 7,00 lira.)
KİTAP POSTASI- 11.08.2012